OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber


Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mahir ODABAŞI
SİVİL SAVUNMA
BAYRAM ZİYARETLERİNDE GÖZE TAKILANLAR
21/07/2015
Bayramların hayatımızda önemli bir yeri vardır. Bayramlar vesile kılınarak çalınmayan ziller çalınır, açılmayan kapılar açılır. Öpülmeyen eller öpülür. İçilmeyen çaylar içilir. Alınmayan gönüller  alınır, bazen de o gönüllerden çıkılmaz artı veya eksi olarak bir ömür boyu kalınır. Diğer taraftan bayram ziyaretleri insanları tanıma noktasında da önem arz eder. Özellikle ilçelere, köylere doğru gidildiğinde 
 
yazıyı çiziyi sevenler, toplumda olup bitenlere farklı gözlükten bakmaya çalışanlar için epey malzeme 
 
Anadolu insanı doğaldır, candandır, misafirperverdir. İyi dediği zaman kolay kolay kötü demez, 
 
kötü dediği zamanda iyi demez. Halk tabiri ile lafını çekmeden, toplum içinde kırılır mı kırılmaz mı diye 
 
düşünmeden LOMBUDA konuşabilen bir yapıya sahiptir. (Kilosu olana çok şişman, zayıf olana hasta mı, 
 
kısa olana cüce gibi, uzun olana sırık gibi türü takılmalar özellikle çocukları bayram ziyaretlerinden 
 
soğutmaktadır.)
 
Özellikle köylerde, ilçelerde bayram için diğer şehirlerden gelen akrabalarının, köylülerinin 
 
üniversitede okuyanlarına, amir - memur olmuş çocuklarına, damatlarına, gelinlerine ayrı bir önem verir. 
 
Bayram ziyareti nedeniyle kapısını açan o öğrencilere, gelinlere, damatlara 70’lik teyzemiz, amcamız 
 
‘OĞLUMUZ, GELİNİMİZ HOŞ GELDİN’ deyip bir anne-baba sıcaklığıyla sarılmaya çalışırken, diğer 
 
taraftan ta ikram için tabiri caizse pervane olur. Kendince değerli olan ceviz, sucuk, bal, pestil turşu, 
 
kabak, süt, yoğurt vs. türü elinde eteğinde ne varsa sofraya döker. Dökmekle de kalmaz doğal saflığında 
 
samimiyetle ‘’oğlumuz, kızımız, gelinimiz HADİ YİYİVİN, YİYİVİN’’ diye durmadan ısrar eder. Bu 
 
kadar doğal saflığında misafirperverlik her millete nasip olmaz. Bu olsa olsa öz benliğini kaybetmemiş 
 
güzel ülkemin güzel insanlarına nasip olur. Temennimiz bu güzel hasletlerin şehirleşmenin getirdiği 
 
apartman hayatıyla beraber kaybolmamasıdır. 
 
Bir öğretmenimiz çocuklar, şunu asla unutmayın: ‘’İnsan, makamla mekânda farklı olmalı. 
 
Makamdaki ciddiyet mekânda (evine gelen misafirlerine) aynı olursa kibir olur. Evdeki samimiyet 
 
makamda aynı olursa bu seferde görevde ciddiyetsizlik oluşur. Gelecekte farklı görevlerde 
 
olacaksınız, bunun için terazinin okkasını iyi ayarlamanız gerekir ’’ diye nasihatte bulunmuştu. 
 
Bizim nesil misketle büyürken, şimdiki nesil disketle büyüyor. BİZ ANNE – BABALAR 
 
ÇOCUKLARIMIZI GALİBA İYİ YETİŞTİREMİYORUZ. Bu değişim hayatın her alanında açıkça fark 
 
ediliyor. İsterseniz bu konuda yukarıda izah etmeye çalıştığım mevzu ile ilgili olarak bir örnek vereyim. 
 
Büyükşehirde memur -  amir olarak görev yapan oğlunuz, kızınız, geliniz veya damadınız bayram ziyareti 
 
için köye geldi. Bayram günü köydeki akrabanızın veya sevdiğiniz bir komşununuz evine giderken 
 
gurbetten gelen çocuklarınızı da götürdünüz. 60-70 yaşındaki teyzemiz, amcamız kapıda sizleri ve misafir 
 
çocuklarınızı görünce bir taraftan ‘ O… BUYRUN, BUYRUN derken, diğer taraftan hanımına: ‘ Hanım 
 
bak ağır misafirlerimiz gelmiş. Malının gittiğine bakma, yüzünün ağardığına bak. Dökül saçıl ‘  türü 
 
samimiyet esprileri yapıyor. Bu arada teyze de geldi, ’’ yavrum hoş geldiniz, sefalar verdiniz’ diyerek 
 
sarılıyor. Ama oğlunuz, kızınız, geliniz, damadınız zoraki sarılıyor. Kurulan sofraya oturmaya gerek 
 
duymuyor. ‘Ben tokum, onu sevmiyorum’ diyor. Peşinden teyze başka bir şeyler ikram etmeye çalışıyor 
 
ama aynı tür gerekçeler. Kızınızın veya oğlunuzun başka şehirden; öğretmen, hâkim, savcı, doktor vs. olan 
 
eşleri o ortamda yaşça en küçükler. Fakat gelin görün ki, 70’lik ninemiz veya dedemiz sofra kurmak için 
 
koştururken, çay dökmeye çalışırken bizimkiler yerinden oynamıyor. Daha da olmadı ‘ benim çayım açık 
 
olabilir mi?’ türü konuşabiliyor. Çocuklarınızın bu rahatlığı karşısında siz anne- babalar için için kendinizi 
 
yiyorsunuz. Belki de çocuklarınızın o açığını kapatma adına anne-baba olarak siz yardım etmeye çalışıyor 
 
ve lisani halle, ‘’KIZIM SANA SÖYLÜYORUM, GELİNİM SEN ANLA’’ diye haykırıyorsunuz ama 
 
NAFİLE… Tabi bu arada siz evden ayrıldıktan sonra teyzemiz – dedemiz, ‘’Oğlan iyi de, gelin çok 
 
kibirli veya gelin iyi de damadı kibirli’’ türü dedi – kodu yapmaya. Diğer taraftan da bir daha bayrama 
 
geldiklerinde o kadar samimi olmaz. Belki de mecburiyetten evin kapısını açar ama gönül kapısını kapatır. 
 
Bulduğu her fırsatta olumsuz reklamını köye, mahalleye yapar…
 
Cemal Süreyya Darphane müdürüdür. Hiç sevmediği Maliye Bakanı bir gün teftişe gelir. 
 
Darphanenin her tarafını gezer, bir ara şaire sorar: 
 
- Açmadığınız kapı kaldı mı?
 
- Cemal Süreyya’nın cevabı şöyle olur.
 
- Size bütün kapılarımızı açtık. Biri hariç!
 
- Bakan şaşırır ve merakla sorar:
 
- Hangi kapıymış o?
 
- Kelimelerin ustası acılı sözle karşılık verir;
 
- Gönül kapımız!
 
İsterseniz yukarıdaki örneği tersine çevirelim. Sofra kurulurken kızınız, gelininiz hemen yardıma 
 
koşuyor. Oğlunuz, damadınız çayları doldurmaya yardım ediyor. Sofra kaldırılmasına yardım ediyor, 
 
olmadı ‘’teyze bulaşıkları ben yıkayım’’ diyor... Bunu duyan teyzemiz, dedemiz % 90  ‘’YAVRUM 
 
KESİNLİKLE OLMAZ, BEN SİZE KIYAMAM, SONRA YAPARIM’’ diyerek çalıştırmaz. Annenize, 
 
babanıza dönerek: ’’Allah başa kadar versin. GELİNİN – DAMADININ KIYMETİNİ BİL. ALTIN GİBİ 
 
ÇOCUKLAR’’ diyerek iltifat eder.  Sizin bu duyarlığınızı gören ve iltifata şahit olan anne- babalar kim 
 
bilir ne kadar sevinir. Siz evden ayrıldıktan sonra teyzemiz, dedemiz muhtemelen ‘’Ahmet A’gil tam 
 
geline, damada düşmüş. Çocuklara baktın mı, insan evladı. Sanki yıllardır bizimle beraberler. 
 
Kocaman memur (hâkim, savcı, doktor, hemşire, öğretmen vs)  ama hemen mutfaktaki bulaşığa 
 
girişiverdi…’’  türü olumlu düşüncelerle köye, mahalleye reklam yapar…
 
ÖZETİN ÖZETİ: Çocuklarımız biz anne- babaların en kıymetli değerleridir. Onları hayata 
 
tutunmuş veya memur - amir olarak görmek her anne babanın ölmeden önceki hayalidir. Başka bir ifade 
 
ile yavrularımızın BİRİNCİ olması iyidir. Ancak bir –İNCİ olarak birinci olması (aile bireyleriyle gittiği 
 
ziyaretlere üst kademede amir-memur olsa da uyum sağlaması, mütevazı, samimi olması, yaşça en 
 
küçükse yardıma koşması) daha iyidir diye düşünüyorum.
 
Yıllardır toplumda yaşanan olayları gözlemleyen biri olarak bazen göz gördü bazen kulak duydu ve 
 
bir bayram sonrasında anne-babalara ve çocuklarımıza faydalı olabilir niyetiyle kaleme alındı. Temennim 
 
o dur ki, BÜYÜKLER gelecek bayramlarda ziyaretler sonrasında çocuklarımızı ve onları yetiştiren anne-
 
babalarını güzel düşüncelerle yâd etsinler…
 
(Lütfen görüş ve önerileriniz için arayınız: 536 5681141)


1524 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

OSMANCIK KAYMAKAMI AYHAN AKPAY - 13/01/2024
Bazı insanlar vardır, bir merhaba dediğinizde, bir selam verdiğinizde tabiri halkla kanınız kaynar.
BAYRAMDA EVLATLA HASBİHAL - 23/04/2023
Evlat!
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-7 - 14/04/2023
Yangın söndürme cihazı:
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-3 - 11/04/2023
Aracınıza benzin, gaz alırken kontağı kapatınız.
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-2 - 07/04/2023
İnsanlara karşı daima saygılı olunuz.
MAHİRANE SÖYLEMLER - 06/04/2023
Evlat!
DEPREM OLURKEN UYUMAYA DEVAM EDEBİLMEK İÇİN - 06/04/2023
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı.
NEME LAZIM MI? - 30/03/2023
Efendim bir rivayettir ki, Kanuni Sultan Süleyman ülkenin durumunun çok iyi olduğu, hazinenin altınla dolu olduğu, insanların refah ve mutluluk içinde yaşadığı bir zamanda, bilgisine itibar ettiği, değer verdiği, tavsiyelerine uyduğu bir zata uzun bi
EMEKLİ OLMAK ZORMUDUR? - 27/03/2023
Emekli: Eski çalıştıklarına mukabil, çalışmadan ücret alma hakkına sahip olan kişilere verilen isimdir.
 Devamı