OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber


Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mahir ODABAŞI
SİVİL SAVUNMA
‘İŞİ ÇOK ZOR’
26/06/2015
Değerli okuyucularım, bugünkü yazımda sizlere 15-20 sene önce Mecitözü ilçemizde görev yaparken polis lojmanlarından komşum olan sevdiğim bir arkadaşın beş vakit namaza başlama öyküsünü paylaşmak istiyorum. Bu öyküyü bizzat kendinden dinlemiştim.(1999) Ümit ederim zevkle  okursunuz ve şu mübarek günlerde arkadaşın merhum ilk eşine bir Fatiha ikram edersiniz.
Genç polis memuruydu. Maaşa geçtiği için anne babası bir an önce oğullarını baş göz etmek  ve nübüvvetlerini görmek istiyorlardı. Bu durumu oğullarına açtıklarında şimdilerde pek alışık  olmadığımız şekilde ‘Siz kimi uygun görürseniz benim kabulümdür’ cevabını almışlardı. Oğullarından aldıkları güvence ile memleketleri olan Gümüşhane'nin bir köyünden bir tanıdıkları vasıtasıyla buldukları helal süt emmiş bir hanım kızla baş göz ettiler. 
Görücü usulüyle evlendiler ama çok mutluydular. Gezip tozarak evlenmelerine rağmen cicim 
ayları bitince huzuru kaybeden arkadaşları gıptayla bakıyor ve bazen de keşke bizde annemizin 
babamızın ısrarlı tavsiyelerini dikkate alsaydık da onların bulduğu biriyle evlenseydik diyorlardı.  
Genç polisin hanımı namaza çok düşkündü. Lakin kendisi sadece cuma ve bayram namazlarını 
kılıyor, eşi beş vakiti kılıver dediğinde, ‘’Ev sobalı, kim soğuk suyla abdest alacak, ihtiyarlayınca 
kılarım’’ diye geçiştiriyordu. Bu duruma eşi çok üzülüyor ve 'Ne olur, Namazını bırakma. Namaz 
dinin direğidir.’ diyerek yalvarıyordu.
 Çok geçmedi eşi rahatsızlandı. Hatta rahatsızlığına rağmen, zaman zaman kocasına ne olur 
'Sen namaz kılmaya niyetlen ben sana beş vakit sıcak su hazırlarım, ıbrıkla da dökerim. Sen 
caminin kapısını samimi olarak bir tıkla. Gerisine karışma. Rabbim dilerse seni çeker alır ve bir 
daha bırakmaz’ der ama bir türlü ikna edemezdi.
Polis arkadaş, bir pazar günü öğle namazına camiye gideyim de, hanımın dırdırında 
kurtulayım diye niyetlendi. Madem gidiyorum, hiç olmazsa Ulucami’ye gideyim ezan okununcaya 
kadar önündeki parkta otururum’ dedi.  Camiye geldi, baktı gençler içeri giriyor bende dışarda 
oturuncaya kadar içere oturayım deyip içeri girdi. Mihraptaki genç imam, ateşli ateşli namazın 
öneminden bahsediyordu. Kendi kendine evde yağmurdan kaçarken camide doluya tutulduk diye 
aklından geçirdi. Ezan okundu. Namaza geçildi. İmamın, öğlenin farzını kıldırırken sureleri sessiz 
okuduğunu görünce bu imam yanıldı diye düşündü. Çünkü her hafta cumaya gittiğinde sureler açıktan 
okunurdu. İmamın açığını yakalamışçasına ‘bunu daireye gidince imam hatip mezunu olan arkadaşıma 
sorayım’  diye içinden geçirdi.
Namaz sonrasında cenaze vardı. Tanımadığı halde temelli ona da gideyim de hanımın gözüne 
gireyim diye düşündü. Cemaatle beraber mezarlığa kadar gitti. Hatta arada bir tabuta omuz verdi. 
Cenazeyi toprağa koyarken yandaki ihtiyarların ‘’BUNUN İŞİ EPEY ZOR, ALLAH KOLAYLIK 
VERSİN. PEK NAMAZDA - NİYAZDA GÖZÜ’’ diye mırıldandıklarını duyunca sanki kendisine 
söyleniyor gibi hissetti. Bir anda kendisini toprağa tevdi edilen mevtanın yerine koydu.
 Aynı zamanda eşinin sürekli 'Namaz dinin direğidir. Namaz huzurdur. Namaz berekettir. 
Namazı ihmal edenin işi ahrette zordur' deyip yalvarmasını düşünürken, aynı zamanda gayri ihtiyari '' 
TAMAM TAMAM SÖZ, BİR DAHA KILACAĞIM'' diye mırıldandı. Sesi duyulmuş olacak ki ‘adam 
kendi kendine konuşuyor’ diye çevreden bakanlar olduğunu görünce utandı. Cenaze defnedilince 
koşar adım eve geldi... Eşine sımsıkı sarıldı... Yaşadıklarını bir bir anlattı ve bir daha namazı 
bırakmamaya söz verdi… Kılmadıklarını da kaza etmeye başladı. Hasta olan eşi çok sevindi, sanki şifa 
bulmuş gibiydi. ‘Artık ölsem de gam yemem’ dedi. Ve kaderin cilvesine bakın ki, bir kaç ay sonra 
Hakkın rahmetine erdi…
Polis arkadaş, eşinin vakitsiz bırakıp gitmesine çok üzüldü ama ölmeden önce namaz kıldığını 
görmesinin de buruk sevincini yaşadı.  Sonra ikinci bir evlilik yaptı. Bu eşi beş vakit namazı tam 
kılmıyordu. Bu sefer o ikinci eşine YALVARMAYA BAŞLADI... O da kendisi gibi mazeret üretince, 
‘’Ne olur, tek ben suyunu ısıtayım abdest aldırayım, yeter ki sen namazını bırakma’’ diyordu… Ama 
Sonra Marmara bölgesine tayinleri çıktı... 7,4 şiddetindeki depremi yaşadılar... Evleri yıkıldı. 
Aylarca çadırda kaldılar... Depremlerin ve akabindeki yaşam şartlarının ağır sonuçlarından biri de 
boşanmaların çoğalmasıdır. Maalesef onlarda buna maruz kaldılar… Ortada çocuk varken ayrıldılar.
O arkadaş şimdi bir emekli… Allah hayırlı ömürler versin... Rahmetli ilk eşinin de ruhu şad 
olsun... (tel: 536 568141)


1405 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

OSMANCIK KAYMAKAMI AYHAN AKPAY - 13/01/2024
Bazı insanlar vardır, bir merhaba dediğinizde, bir selam verdiğinizde tabiri halkla kanınız kaynar.
BAYRAMDA EVLATLA HASBİHAL - 23/04/2023
Evlat!
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-7 - 14/04/2023
Yangın söndürme cihazı:
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-3 - 11/04/2023
Aracınıza benzin, gaz alırken kontağı kapatınız.
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-2 - 07/04/2023
İnsanlara karşı daima saygılı olunuz.
DEPREM OLURKEN UYUMAYA DEVAM EDEBİLMEK İÇİN - 06/04/2023
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı.
MAHİRANE SÖYLEMLER - 06/04/2023
Evlat!
NEME LAZIM MI? - 30/03/2023
Efendim bir rivayettir ki, Kanuni Sultan Süleyman ülkenin durumunun çok iyi olduğu, hazinenin altınla dolu olduğu, insanların refah ve mutluluk içinde yaşadığı bir zamanda, bilgisine itibar ettiği, değer verdiği, tavsiyelerine uyduğu bir zata uzun bi
EMEKLİ OLMAK ZORMUDUR? - 27/03/2023
Emekli: Eski çalıştıklarına mukabil, çalışmadan ücret alma hakkına sahip olan kişilere verilen isimdir.
 Devamı