OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber


Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Takvim
Saat
Tülay HERGÜNLÜ
PRİZMA
Vatandaş Sorusu; Bugünlere Nasıl Geldik?
12/12/2016

 

 

           

Yıl 1998;  PKK’ nın elebaşısı Abdullah Öcalan’ın Suriye’de barınıyor olması ve Suriye hükümetinin de her defasında bunu reddetmesi Türkiye’ nin canını fazlasıyla sıkmaktadır.

 

Eylül ayında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Hatay’da yaptığı bir konuşmada, Öcalan’ın Suriye’ de barındırılmasının kabul edilemez bir durum olduğunu belirtir.  Ateş Paşa “Sabrımızı taşırmasılar” diye adeta kesin bir uyarı taşıyan bu konuşmasıyla hem Suriye’nin Öcalan konusundaki tutumunun düşmanca olduğunu açık açık ifade eder, hem de Türkiye’nin askeri bir yaptırıma başvurabileceğini ima eder. Ardından da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel; Suriye’ye karşı mukabelede bulunma hakkımızı saklı tuttuğumuzu, sabrımızın taşmak üzere olduğunu bir kere daha tüm dünyaya ilan ediyorum” der. Başbakan Mesut Yılmaz’da Suriye’den PKK’ ya verdiği desteği kesmesi çağrısı yapar. Ateş Paşa ve siyasilerin bu açıklamalarıyla birlikte bölgeye kuvvet kaydırmaları başlar. 

           

Sonuç olarak Suriye tüm iddiaları reddeder ve Öcalan’ın Suriye’de olmadığını açıklar. Ekim ayında Öcalan’ın Suriye’den sınır dışı edildiği haberleri basında yer alır. Anlaşılan Suriye, Türkiye’nin ciddiyetini anlamış ve korkudan Öcalan’ı sınır dışına çıkarmıştır.

           

20 Ekim’ de Suriye ile Türkiye arasında Adana’da bir anlaşma imzalanır. Buna göre Suriye, PKK terörüne verdiği desteği 20 yıl boyunca çekeceği taahhüdün de bulunur. Bu arada Türkiye Öcalan’ın yakalanması konusunda Interpol’ü devreye sokar. Türkiye’ nin bastırması sonucunda başta Almanya, Rusya, İtalya ve Yunanistan olmak üzere olmak üzere hiç bir ülke Öcalan’ı barındırmaya cesaret edememiştir.

 

Yıl 1999;  Bir dizi kaçış serüveninin ardından Şubat ayında Abdullah Öcalan yakalanır. Nihayet, bordo bereli komutanın” Memlekete hoş geldin Öcalan! “ sözleri ile bir dönem kapanmıştır. Nisan ayında da PKK’ nın ikinci ismi Şemdin Sakık’ da yakalanmış ve Türkiye’ye getirilmiştir.  Örgüt’ün birinci ve ikinci adamları artık hapistedir.  

Öcalan, “Annem Türk’tür. Yukarıdakilere söyleyin göreve hazırım” demekte, Türkiye’nin yıllardır başını ağrıtan, on binlerce vatan evladının toprağa düşmesine sebep olan PKK terörü bitme noktasına getirilmektedir…1999 yılında 236 şehit verilmişken 2000 yılında şehit sayısı birdenbire 29’a düşer. 2001 yılında 20 şehit, 2002 yılında ise 7-10 şehit verilmiştir.   

 

Ne yazık ki ülkede esen bahar havası kısa sürer ve 2003 yılında 31 kişi ile birdenbire yükselmeye başlayan şehit sayısı, ilerleyen yıllarda ivme kazanır. 2015 ve 2016 yıllarındaki büyük çaptaki bombalı saldırılarla tahammül edilemez boyutlara ulaşır. Öte yandan Güneydoğu’da “açılım” sonucunda oluşturulan hendeklere verdiğimiz şehitler ve Suriye’ deki Fırat Operasyonu’nda kurban giden askerlerimizin tabutları ise her gün yürekler de büyük yaralar açmaya devam etmektedir. Ve nihayet 10 Aralık’ ta İstanbul, Beşiktaş’ ta 44 canımız ki bu sayı her an artabilir, terör saldırısı sonucunda yiter, gider…

Peki, bu tahammül edilemez boyutlara ulaşan terör saldırılarının nedenlerini vatandaş olarak hiç kendimize sorduk mu?

 

  • Ne oldu da terör bu kadar azgınlaştı?
  • Ne oldu da PKK Terör Örgütü daha düne kadar Kuzey Irak’ta ancak Kandil ve çevresini mesken tutabilmişken, bugün Suriye’ de büyük kantonları kapsayan topraklara sahip oldu?
  • Ne oldu da Suriye ile bu derece ağır sonuçlara sebebiyet verecek derecede anlaşmazlıklara düşüldü?

 

Bu sorulara paralel giden bir başka soru daha;

  • Bu Fetö örgütü nasıl oldu da ülke de darbe yapmaya teşebbüs edecek güce ulaştı?

 

Cevapları bulduğumuz anda da zaten küresel büyük oyunu fark edeceğiz… Belki de bu sayede tek çıkar yolun Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerine ve Laik Türkiye Cumhuriyet’ine sarılmak olduğunu, başka gidecek yolumuzun kalmadığını anlayabileceğiz.

 

Ve böylece, “Yurtta sulh, cihanda sulh” sözünün, öyle rastgele söylenmiş bir söz olmadığını daha iyi kavrayabileceğiz.

 

***

 

Allah bir daha böyle acılar göstermesin diyeceğim ama Allah, “Aklınızı kullanın, Başınıza gelenler kendi ellerinizin ürettiğidir” diyor. Olan ise masum insanlarımıza oluyor…

 

Tüm şehit evlatlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilmekten başka elimizden bir şey gelmiyor. Ailelerin ve Türkiye’mizin başı sağ olsun!

             

Tülay Hergünlü

İstanbul, 12 Aralık 2016



735 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kadınlar günü, kadın hakları filan… - 16/03/2022
Kadın… Nedir kadın?
Haçlı Batı’nın ikiyüzlü siyaseti - 05/03/2022
Tarih boyunca Türk ve Müslümanlara yapılan katliamlara dünya her zaman seyirci kalmıştır.
Boğazlardaki Atatürk kilidi; Montrö Antlaşması - 28/02/2022
Atatürk’ün hemen ardından gelen iktidarlar, onun güvenli dış politika kurallarını sürdüremedi.
İyi polis, kötü polis - 13/02/2022
Hani dizi ya da filmlerde izleriz ya; polisler bir suçluyu sorgu odasına alırlar. İki polis içeriye girer.
“Yapacak bir şey yok!” - 09/02/2022
Günlerdir haber kanallarında vatandaşa elektrik ve doğalgaz faturalarının yüksekliği konusunda ne düşündükleri soruluyor.
Fatma Girik - 29/01/2022
Türk Sineması, tüm emekçileriyle birlikte kendine özgü sıcaklığı ve samimiyeti olan oyuncularıyla var olmuştur.
Ay çekirdeği - 26/01/2022
Kuruyemiş dükkânında bir diyalog:
Önce can, sonra canan - 21/01/2022
Geçtiğimiz günlerde telefonuma bir mesaj düştü.
Kayıt dışı çalışma hayatı - 17/01/2022
2022 yılında uygulanacak olan net asgari ücret 4.253,40 TL. olarak belirlendi.
 Devamı