OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber


Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Takvim
Saat
Tülay HERGÜNLÜ
PRİZMA
26 Ağustos- 9 Eylül: Kurtuluşa Giden Yol
01/09/2016

26 Ağustos- 9 Eylül: Kurtuluşa Giden Yol

 

           

Türk Ulusunun kaderini değiştiren Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi ya da kısa adıyla 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 94. Yıldönümünü kutlayacağız; tabi bunun adına ne kadar kutlama diyebilirsek!

 

İktidar, millî bayramların kutlanmaması ve önemsizleştirilmesi için elinden geleni yapıyor. Bahane bulmak için her olayı değerlendiriyor. Bu konuda onlara terör, çok güzel bahaneler sunuyor. Hiçbir şey bulamadıkları yıl, dönemin cumhurbaşkanının kulak rahatsızlığını bahane etmişlerdi...

Bu yıl ise muhteşem bir bahaneleri daha oldu: 

15 Temmuz FETÖ darbe girişimi… (Bu olay onlara birkaç yıl yeter gayri...)

 

Görünen o ki 30 Ağustos Zafer Bayramı’na yine halk sahip çıkacak. Coşkuyla sokaklara ve meydanlara akacak; o büyük kurtuluş gününün bayramını kutlayacak.

 

Ben bu yazı da 26 Ağustos’ta başlayıp, 9 Eylül’de sona eren ve 14 gün süren bu tarihte eşi ve benzeri olmayan muhteşem kurtuluş destanını anlatmayacağım. Zaten bu destanı anlatmaya kelimelerim kifayetsiz kalır. Onun yerine büyük şair Nâzım Hikmet’in, Kuvayi Milliye Destanı’ndan bazı bölümlere yer vereceğim.

Eşsiz bir destanı ancak eşsiz bir şairin, eşsiz değerdeki dizleri anlatabilir…Merak eden olursa destanın tamamını internetten bulup okuyabilirler…

 

 

Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.

Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki

şayak kalpaklı adam

nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden

güzel, rahat günlere inanıyordu

ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,

birdenbire beş adım sağında onu gördü.

Paşalar O’nun arkasındaydılar.

O, saati sordu.

Paşalar : «Üç,» dediler.

Sarışın bir kurda benziyordu.

Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.

Yürüdü uçurumun başına kadar,

eğildi, durdu.

Bıraksalar

ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak

ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak

Kocatepe’den Afyon Ovası’na atlayacaktı.

 

Yüzbaşı sordu:

-Saat Kaç?

-Beş.

-Yarım saat sonra demek…

 

Alacakaranlıkta, bir çınar dibinde,

Beygirin yanında duran

Sarkık, siyah bıyıklı süvari

Kısa çizmeleriyle atladı atına.

Nurettin Eşfak baktı saatına:

-Beş otuz…

Ve başladı topçu ateşiyle

Ve fecirle birlikte Büyük Taarruz…

Sonra.

Sonra, düşmanın müstahkem cepheleri düştü.
Bunlar :
Karahisar güneyinde 50
ve doğusunda 20-30 kilometredeydiler.

Sonra.
Sonra, düşman ordusu kuvâyi külliyesini ihâta ettik
Aslıhanlar civarında
30 Ağustosa kadar.

Sonra.
Sonra, 30 Ağustosta düşman kuvâyı külliyesi imha ve esir olundu.
Esirler arasında General Trikopis :
Alaturka sopa yemiş bir temiz
ve sırmaları kopuk Frenk uşağı...

 

Yaralı bir düşman ölüsüne takıldı Nurettin Eşfak’ın ayağı.
Nurettin dedi ki : “Teselyalı Çoban Mihail,”
Nurettin dedi ki : “Seni biz değil,
buraya gönderenler öldürdü seni...”

 

Sonra.

Sonra, 31 Ağustos günü ordularımız İzmir’e doğru yürürken

serseri bir kurşunla vurulan Deli Erzurumluydu.

Devrildi. Kürek kemikleri altında toprağı duydu.

Baktı yukarı, baktı karşıya. Gözleri hayretle yandılar:

önünde, sırtüstü, yan yana yatan postalları

her seferkinden kocamandılar.

Ve bu postallar daha bir hayli zaman

üzerlerinden atlayıp geçen arkadaşların arkasından

seyredip güneşli gökyüzünü ihtiyar bir muhacir karısını düşündüler.

 

Sonra.

Sonra, sarsılıp ayrıldılar birbirlerinden ve Deli Erzurumlu ölürken

kederinden yüzlerini toprağa döndüler.

 

Solda, ilerdeydi Ali Onbaşı,

Kan içindeydi yüzü gözü.

Bir süvari takımı geçti yanından dörtnala.

Kaçanı kovalamıyordu yalnız ulaşmak da istiyordu bir yerlere

ve sadece kahretmiyor yaratıyordu da.

Ve kılıçların, nalların, ellerin ve gözlerin pırıltısı

ardarda çakan aydınlık bir bütündü.

 

 

Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü ve şu türküyü duydu:

‘Dörtnala gelip uzak Asya’dan Akdeniz’e

bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.

 

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benziyen toprak, bu cehennem, bu cennet bizim.

 

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu, bu davet bizim.

 

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

Ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim...’

 

Sonra.

Sonra, 9 Eylülde İzmir’e girdik ve Kayserili bir nefer

yanan şehrin kızıltısı içinde gelip öfkeden, sevinçten,

Ümitten ağlıya ağlıya,

Güneyden Kuzeye,

Doğudan Batıya,

Türk halkıyla beraber seyretti İzmir rıhtımından Akdeniz’i

 

Yüce Allah, bu millete bir daha İstiklâl Savaşı yaşatmasın diyoruz amma; yaşarsak da eyvallah! Canımız bu vatana feda… Vatana, dedik, “reise” demedik…Kimse yanlış anlamaya!..

 

Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, şehitlerimize ve gazilerimize Allah’tan rahmet diliyoruz.

 

Türk Milleti ve Türk Vatanı, size minnettardır…

 "30 Ağustos Zafer Bayramımız kutlu olsun!"

Tülay Hergünlü

28 Ağustos 2016

 



1028 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Kadınlar günü, kadın hakları filan… - 16/03/2022
Kadın… Nedir kadın?
Haçlı Batı’nın ikiyüzlü siyaseti - 05/03/2022
Tarih boyunca Türk ve Müslümanlara yapılan katliamlara dünya her zaman seyirci kalmıştır.
Boğazlardaki Atatürk kilidi; Montrö Antlaşması - 28/02/2022
Atatürk’ün hemen ardından gelen iktidarlar, onun güvenli dış politika kurallarını sürdüremedi.
İyi polis, kötü polis - 13/02/2022
Hani dizi ya da filmlerde izleriz ya; polisler bir suçluyu sorgu odasına alırlar. İki polis içeriye girer.
“Yapacak bir şey yok!” - 09/02/2022
Günlerdir haber kanallarında vatandaşa elektrik ve doğalgaz faturalarının yüksekliği konusunda ne düşündükleri soruluyor.
Fatma Girik - 29/01/2022
Türk Sineması, tüm emekçileriyle birlikte kendine özgü sıcaklığı ve samimiyeti olan oyuncularıyla var olmuştur.
Ay çekirdeği - 26/01/2022
Kuruyemiş dükkânında bir diyalog:
Önce can, sonra canan - 21/01/2022
Geçtiğimiz günlerde telefonuma bir mesaj düştü.
Kayıt dışı çalışma hayatı - 17/01/2022
2022 yılında uygulanacak olan net asgari ücret 4.253,40 TL. olarak belirlendi.
 Devamı