OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber


Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.222232.3513
Euro35.110935.2516
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mustafa YOLCU
YAZI
TARİH BOYU RUSYA VE SİLİSTRE
08/03/2016
Tarih boyu Ruslar ile savaştık. Rusları bizimle savaşa, İngilizler ve Fransızlar teşvik etmiştir. Biz bu savaşlarda, yendik veya yenildik ama karlı çıkan İngilizler ve Fransızlar olmuştur.
 
Ruslarla İngilizlerin arası hep iyi olmuştur. Rusya ile İngiltere arasında derin ve köklü bağlar vardır
 
Kafkasya Rusya'ya, Kırım harbinde bırakılıyor. Kırım harbinde, Rusya savaşın mağlubu, İngiltere ve Fransa ise galibi. Üstelik İngiltere gücünün zirvesinde ve dünyanın bir numarası!
 
1905'te Ruslar, bin yıllık tarihlerinde ilk kez yaş tahtaya basıyorlar ve Japonları küçümseyip, Japonya'ya saldırıyorlar! Sonuç hüsran! Üstelik hem karada, hem denizde! İngiltere ve ABD derhal araya girip, Rus­ Japon barış anlaşmasına aracı oluyorlar. Çünkü Rusya'nın hırpalanmasını istemiyorlar. Hem İngiltere'nin, hem ABD'nin Rusya ile ticaretleri ve çıkar ilişkileri var. Rusya'nın ABD ile de arası çok iyi. O kadar ki zapt ettiği hiçbir topraktan çıkmayan Rusya, koca Alaska'yı ABD'ye satıyor!
 
Her iki dünya savaşın da da Rusya ve İngiltere müttefik. Soğuk Savaş döneminde de aralarında su sızmıyor.
 
Günümüz ’de ise Suriye’de Amerika, İngiltere, Fransa, Rusya birlikteler. Asıl
 
Amaçları; Türkiye’yi ateş çemberinin içine sokmak. Birlikte kurtlar masasına oturup, sınırları değiştirerek Ortadoğu coğrafyasından pay almak. Bu kadar kritik ortama rağmen bizde, kendi içimizde Başkanlık sistemini tartışıyor, suni ayrılıkları körüklüyoruz.
 
Anadolu’da Rusların ülkemize saldırıları sonucu, memleketlerini terk edip muhacir
 
olmak zorunda kalan, büyük bir insan kitlesi vardır. Bu sebeple, Türklerin Ruslar ile
 
yıldızı barışmamıştır. Siyasi, ekonomik, stratejik sorunlarımız sona ermemiştir.
 
Şimdi size Silistre savaşı ile Ruslarla yaşadıklarımızı hatırlatmaya çalışacağım.
 
SİLİSTRE HADİSESİ NEDİR?
 
Rus ordusu Mayıs 1854 te, Tuna’nın güneyine inmek için, Romanya Bulgaristan
 
sınırındaki küçük kasabayı (Silistre) kuşatırlar. Savaş ilanına bile gerek duymadan,
 
Eflak Boğdan’a girerler.
 
Evlad­ı Fatiha’ndan Musa Hulusi, Rumeli çocuğudur. Destanlarla, menkıbelerle büyür.
 
Gönlü memleket aşkıyla yanar. Gider zabit mektebine girer, teğmen olup orduya
 
katılır. Bileğinin hakkıyla yükselip, yüzbaşı, binbaşı derken Ferik (paşa) olmakta
 
zorlanmaz. İşte o karışık günlerde Silistre’de vazife yapar.
 
Toplam 6 bin askeri vardır. Bu sayı, gönüllü ve takviyelerle birlikte 10 bini zor bulur.
 
Ruslar, Silistre’yi kaale bile almaz, bir an evvel Şumnu ve Varna’ya girip Edirne’ye
 
inmeyi planlarlar.
 
Ancak bu küçük hisar, demirden leblebi çıkar. General Şilder ve General Luders
 
başarılı olamayınca, Başkomutan Paskiyeviç “çekilin kenara” deyip komutayı ele alır.
 
Emrindeki askerlerin sayısı 80 bini aşar.
 
Teslim olun!
 
140 küsur top birden gürler, şiddetli bir bombardımana başlar. Kasabanın kıvama
 
geldiğini düşünen Paskiyeviç, yaverini kaleye yollar. Adam kibarca anahtarları ister ve
 
“Mareşalimiz size dilediğiniz yere gitme şansı sunuyor, aksi halde bu kale taş yığını
 
haline dönecek ve çoğunuz öleceksiniz!” der.
 
Musa Paşa “biliyorum” diye mırıldanır, “evet Silistre taş yığını haline dönecek ve biz
 
bedenlerimizle canlı bir kale öreceğiz!”
 
Cevap Paskiyeviç’e iletilince, ihtiyar kurt içinde bulunduğu durumun vahametini anlar.
 
Eğer bir asker ölümden korkmuyorsa... İşleri zordur!
 
Ve korktuğu başına gelir. Mücahidler 8 Haziran Perşembe günü sabah namazlarını
 
kılar ve beklenmedik bir baskın yaparlar. Türklerin önemli bir kaybı olmaz ama Ruslar
 
cesetlerini sayamazlar. Başkomutan da yaralanır, alandan sedye ile çıkar.
 
Moskova’dan gelen emirle Prens Korçakof komutayı ele alır, kavga yeniden başlar.
 
Korçakof adamlarını toplar, ulu perdeden savurmaya başlar. Yok efendim bir avuç
 
Türk için ününü şöhretini ayaklar altına alamazmış da falan filan...
 
Ruslar geceli gündüzlü lâğım kazar. 13 Haziran günü patlayıcıları yerleştirip selâm
 
çakarlar. Prens, arenadaki imparator edasıyla kasılır, baş parmağı ile yeri gösterip
 
“uçurulsun” buyururlar! Bu arada aşçısına göz kırpar “akşam yemeğini Silistre’de
 
yiyeceğiz hazırlan” der.
 
Alkışlar, kahkahalar...
 
El mi yaman? Bey mi yaman?
 
Evet surlar büyük bir gürültüyle uçar, ancak Musa Paşa daha toz bulutu dağılmadan
 
öyle bir saldırı başlatır ki adamlar donup kalırlar. Rusları mevzilerinden koparır, geri
 
hatlara kadar sürüp çıkarırlar. Bu arada Prens’i de yaralar, revirlik yaparlar.
 
O gün Ruslar 9 generallerini kaybederler ki aralarında İstihkâm amiri Şidler de vardır.
 
Cephedekilerin genel kanaati kuşatmanın derhal kaldırılmasından yanadır. Çar, çar
 
naçardır. Nazırlarına “benim şerefimi düşünen yok mu” diye sorsa da cevap alamaz.
 
Musa Paşa demiri tavında döver, şaşkınlığı geçmeyen düşman üstüne saldırı
 
tazeledikçe, istilacıların gözü yılar. Ölü sayısı 15 bini, yaralılar 20 bini aşınca Rus
 
Genelkurmayı’ndan (Çar’a rağmen) ricat emri çıkar.
 
80 bin kişi dediğiniz koca bir şehirdir. Çadırlar, ahırlar, mutfaklar... Hâsılı çekilmek de
 
kolay olmaz. Ruslar bir yandan toplanırken bir yandan da kaleyi döver, yeni bir
 
baskına meydan vermemeye çalışırlar.
 
Silistre’de kazanılan zafer İstanbul’u heyecanlandırır, Musa Hulusi Paşa’nın Müşir
 
(Mareşal) yapılması kararlaştırılır. Paşamız dünyada kazanabileceği en üst makama
 
gülüp geçer, “keşke omuzlarım apoletsiz, göğsüm madalyasız olaydı da asker
 
evlatlarım gibi şehit düşeydim” diye mırıldanır.
 
Ertesi gün sabah namazı için abdestini alırken, bir gülle gelip su terazisine çarpar,
 
sıçrayan taş göğsünü yarar, hasretine nokta koyar.
 
Ardından Ömer Paşa, Rusları Kalafat Muharebesi ile hırpalar, Yerköy'de resmen
 
dumanlarını atar. Moskof Tuna boyunda 2 general ve 6 bin asker daha bırakıp, kaçar.
 
Hâlbuki adamlar sadece Balkanlar'ı değil, yeryüzünü ele geçirmek için yola çıkar.
 
Tekerlekleri Silistre adlı ufacık taşa takılır, çabaladıkça batarlar. Romenler Bükreş'e
 
giren Türk kuvvetlerini (6 Ağustos ) alkışlarla karşılar, Ruslardan kurtulmanın
 
sevincini yaşarlar. Osmanlılar, Ayasofya'da ayin hayaliyle yanıp tutuşan Rumları da
 
(Epir ve Teselya'da) tokatlar, Nardo Zaferiyle (1854) yerlerine oturturlar. Rusya
 
bocalayınca dengeler değişir, Avusturya­Macaristan İmparatorluğu ile Prusya da
 
İngiliz Fransız İtalyan ittifakına katıldıklarını açıklar. Müttefik Kuvvetleri 31 Mart
 
1854'te Gelibolu'da toplanır, Osmanlıya omuz çıkarlar. Bu arada Odesa bombalanır,
 
Rusların 15 gemisini batırır, 13'üne el koyarlar. Çar'ın elinde tersane, tahkimat,
 
mühimmat diye bir şey kalmaz. Sonun başı ve çatışma Kırım'a sıçrar. Ruslar Alma'da,
 
Sivastopol'da da yenilir, Karadeniz'de gemi dolandıramaz olurlar. Çar'ın iki ünlü
 
komutanı Prens Mençikof ve General Gorçakof unutulmaz hezimetler yaşar. 50 bine
 
karşı 90 bin kişi çıkarmalarına rağmen Balaklava ve İnkerman muharebelerinden
 
mağlup ayrılırlar. Karadeniz kıyılarındaki şehirleri yanar yıkılır, sokaklar is tüter,
 
duman kokar. Bombalanmamış ne liman kalır, ne de istihkâm. Kilburnu Zaferinin
 
ardından Özi Kalesi fethedilir. Serdar Ömer Paşa, Kafkasya'da yeni bir cephe açar.
 
Sohum Kale’ye asker çıkarıp, Rus kuşatması altındaki Kars'ın yardımına koşar. Bu
 
arada Çerkesler, Gürcüler ve bilhassa Şeyh Şamil destanlık işler yapar. Gazavat
 
kıvılcımı yeniden parıldar, mücahidler Batum civarındaki Sekvetli Kalesi'ni fetheder,
 
Ruslar'ı sürer atarlar. Muraviev 160 bin askerle Kafkasya'ya yürür ama Abdülkerim
 
Paşa karşısında dikiş tutturamaz.
 
Neye yarar? Peki netice? Osmanlı toprak kaybetmez o kadar... İyi de onca malzeme,
 
para, zaman ve onbinlerce genç civan ne olacak? İngilizler istediklerini alır, onlar
 
Osmanlı savaşla uğraşırken, Gürganiyye İslam Devletini yıkar, Hindistan'a sahip
 
olurlar. Racaların hazineleri, madenler, baharatlar Britanya'ya akar. Müslümanların
 
iliğini sömürür, kemiklerini sıyırırlar. Fransızlar ise hiç yoktan Orta Doğu'da güç
 
kazanır, ayaklarını Suriye, Filistin, Lübnan'a atarlar. İtalyanlar neden sonra iç
 
birliklerini sağlar, devlet olurlar. Petersburg perişandır. Peş peşe gelen hezimet
 
haberlerine dayanamayan Çar Nikolay, Rus ruleti oynar, toplusunun her gözüne
 
mermi yerleştirip tetiğe basar.
 
Değişen bir şey yok. Ruslar aynı Rus. Tezgâhtarlar aynı tezgâhtar. Bize uyanık olmak
 
düşüyor.
 
Mustafa Yolcu
 
Myolcu53@gmail.com


1691 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

BİR YAHUDİ TÜCCARI - 18/12/2023
Yakınım İstanbul Karaköy’de bulunan Yahudi tüccardan tezgâh satın alıp, Ankara ya dönmüş.
DEĞERLİ MİLLETVEKİLİMİZ HİDAYET VAHAPOĞLU - 11/04/2023
Bursadan ’dan MHP milletvekili olarak meclise giren, hemşerimiz hidayet Vahapoğlu, meclisin en devamlı üyesi ve kanun teklifi ile önerge veren milletvekili idi.
DEPREME KARŞI TEDBİRLER - 06/03/2023
Depreme karşı tedbirleri ikiye ayırıyoruz. 1- Devletin üzerine düşen tedbirler. 2- Vatandaşın üzerine düşen tedbirler.
DEPREMİN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ - 25/02/2023
Güneydoğu Anadolu depremi. 10 İlimizin alanında meydana gelen depremle 16.2.2023 tarihi saat 21.00 itibarı ile 36000 ölü, 110000 yaralı var.
SEVDİĞİN ELDE EDEMİYORSAN, ELDE ETTİĞİNİ SEV - 16/11/2022
Gün görmüş bir arkadaşımla sohbet ederken, yeni neslin ulaşılması zor talepleri için “SEVDİĞİNİ ELDE EDEMİYORSAN, ELDE ETTİĞİNİ SEV” tabirini kullandı.
BÜYÜK DEVLET NASIL OLUNUR? - 01/11/2022
1-Büyük devlet sözle olunmaz. Çok konuşarak hiç olunmaz. Dünya ölçeğinde yeni vizyon ve misyon üstlenmek gerekir.
İSKİLİP TE BİR KÖŞE BAŞI DÜKKÂNI - 13/10/2022
Resim ’de gördüğümüz yer, İskilip te Hamam önü caddesi ile Dikiciler caddesinin birleştiği köşe başıdır.
İSKİLİP’TE PAZAR (ÇARŞAMBA) GÜNÜ - 24/05/2022
Yıl 1968 Haziran ayıpazar günü idi.
TEFECİLİK - 07/05/2022
Tefecilik, kişilerden hukuki sınırı geçenmiktarda faiz alarak, borç para verme olayıdır.
 Devamı