OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Hava Durumu
Takvim
Saat
Nihat KARALAR
TOPLUM, HAYAT DAMARLARINA YETERİNCE SAHİP ÇIKIYOR MU?
26/08/2014

24 AGUSTOS 2014


'Kültür-sanat' dernekleri, toplumun geçmiş ile geleceği arasında köprü kurmasını sağlayan en önemli ‘kılcal damarları’ndan birisidir. 
Ne toplum onlarsız, ne de onlar toplumsuz yapabilirler. 
Her ne kadar, zaman zaman birbirinden koparılmak istense de; birbirlerini tamamlayan, etle-tırnak gibidirler.
*** 
Acaba, toplum bu 'kılcal damarları'na yeterince sahip çıkıyor mu / çıkabiliyor mu?
Genel kanı; Çorum'da kültür-sanat ortamının çok sığ ve yetersiz, bu yönde faaliyet gösteren kuruluşların da yeterince duyarlı, toplumun da genel olarak bu tablodan hiç rahatsız olmadığı yönündedir. 
Bu kanının nasıl oluştuğu irdelendiğinde; karşımıza devletin (siz bunu, iktidar diye okuyabilirsiniz) kültür ve sanat olaylarına bakışının negatif, duyarsız ve hatta engelleyici bir tavır içersinde olduğu gerçeği çıkıyor.
Devletin yıllardan beri kültür-sanat olayına bakışta, yasakçı bir anlayış sergilediği bilinmektedir...
Kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi konuşmayan, olaylara kendisi gibi bakmayanlara adeta kapısını kapattığı, ya da yasaklama yöntemiyle; "potansiyel suçlu" gözüyle yaklaştığına sıkça ta nık olmaktayız. 
Özellikle; 12 Eylül ile birlikte yaratılmak istenen "tek tip insan modeli" yaşamın tüm alanında kendisini göstermiş ve gelinen noktada da; kültür-sanatta bundan payına düşeni fazlasıyla almıştır. 
Olaya bu perspektiften baktığımızda; kültür ve sanatsal etkinliklerde bulunan ya da bulunmaya çalışan kurum, kuruluş ve derneklerin de 12 Eylül ile birlikte adeta devlet politikası haline gelen 'depolitizasyon'dan çok etkilendiği görülmektedir. 
Ve yıllardır süregelen bu baskıcı zihniyet sonunda, ortaya içi boşaltılmış bir kültür-sanat anlayışı çıkarmıştır. Ve buna bağlı olarak toplum da; giderek içi boşaltılmış televole kültürü ile oyalanır hale gelmiş / getirilmiştir. 
Hal böyle olunca da; ortaya sorgulamayan / irdelemeyen / yargılamayan, geçmiş ve geleceği ile bağlarını koparmış (kopartılmış) bireysel kalabalıklar yığını çıkmıştır.
Yıllardır yaşanan ve bilinçli olarak da bir politika haline ge(tiri)len bu yapı değiştirilmediği sürece, kültür ve sanat alanında özgürce bir şeyler yap mamın mümkün olmayacağı su götürmez bir ger- çektir.
Bu olumsuz, sevimsiz girdaptan / gidişattan kurtulmanın yolu ve yöntemi yok mudur? 
Bu noktada, neler yapılabilir veya yapılmalıdır? 
Bu alanda faaliyet gösteren derneklerin istenilenler çerçevesinde bir şeyler yapması yani devletin kültür politikasının dayattığı 'yasakçı anlayışı' yıkan, özgür, yaratıcı ürünleri ortaya çıkarması zor gibi görünüyor. Çünkü 12 Eylül'ün dayattığı 82 Anayasası, her şeyden önce derneklerin diğer toplumsal kuruluşlarla başta da siyasi partilerle organik bağ kurmalarını yasaklıyor. 
Bu noktada, derneklerin hareket alanları da daraldığı için 'devletin politikası' dışında hareket etmesi de zorlaşmaktadır. 
Her şeyden önce, derneklerin köreltilen toplum sal kılcal damarlarının yeniden canlandırılması ge- rekiyor. Bu gerçekleştirilmediği sürece de, kültür ve sanat alanında yapılanlar sığ olmaktan öteye ge çemeyecektir. 
Bu bağlamda; Çorum'daki kültür ve sanat etkinliklerine baktığımızda da ülke genelindeki tablodan pek farklı olmadığını görüyoruz. 
Her şeyden önce sosyal ve kültürel faaliyette bulunan dernekler arasında bir birliktelik yoktur. Yani aynı amaç doğrultusunda faaliyet gösteren dernekler, adeta parçalı bir görüntü sergilemekte, yani bir araya gelememektedirler. 
Hal böyle olunca da; kendi yağları ile kavrulmakta, çoğu da ekonomik açmazdan dolayı zorlan makta, hatta yasanın öngördüğü düşük meblağlardaki aidatları bile düzenli toplayamadığı için, aslen üyeler arası diyalog ya da dayanışmayı pekiştirmeyi amaçlayan bir lokalleşme süreci ile ticari bir anlayışın içersine sürüklenmek zorunda kalmış / bırakılmışlardır. Bir çoğu, önemli sayıda üyeye sahip iken, düzenlediği herhangi bir etkinlikte, top lumdan gerekli desteği göremediği gibi, kendi üyelerinin katılımını bile sağlayamaz hale gelmişlerdir. 
Bütün bunların nedeni; yıllardır uygulanagelen yanlış kültür-sanat politikalarıdır. Çünkü bu politi- kalar sonucu; dernekler beslendiği toplumdan kopmuş / koparılmış, damarları kesilmiş ve işlevlerini yerine getiremez hale getirilmişlerdir. 
Hal böyle olunca da; beslendiği toplum ile bağlarını kopmuş (koparılmış) bir yapının / oluşumun büyüyüp gelişmesi, bulunduğu toplumun kültür-sa nat ortamına olumlu katkıda bulunması mümkün olmayacaktır. 
Toplumun en önemli hayat damarlarından birisi olan kültür-sanat dernekleri yeniden canlandıracak, geliştirecek ve tüm toplumu kucaklayan yapılar haline getirecek politikaları hayata geçirmeliyiz. İlk iş olarak da, bu tür derneklerin önündeki tüm engel ve yasakları kaldırılması için çaba harcamalı yız.
***
Oysa Atatürk; yıllar önce "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından birisi kopmuş demektir" diyerek tehlikeye işaret etmiş ve gerekli uyarıyı yapmasına rağmen, 90 yıldır ülkeyi yöneten siyasiler bilerek veya bilmeyerek, toplumun hayat damarlarını kesilmesine seyirci kalmışlar, sanatın gelişmesi için pek çaba harcamamışlar dır.
Öyle gerilere gitmeye gerek yok; mevcut hükümetin kaydadeğer, elle tutulur bir kültür-sanat poli tikası olup-olmadığına bakmanız bile yeterlidir.
....
Görülecek ki; ülkenin sağlıklı bir kültür - sanat politikasına sahip olması; 'Çelik' gibi bakanlar, açılış veya etkinliklerdeki birkaç dakikalık hamasi nutuklarla olamıyor / olacağa da benzemiyor. (!) 
Velhasıl; toplumun yeniden kılcal damarlarına kavuşabilmesi için daha ciddi politika ve projelerin hayata geçirilmesi gerekiyor.
**
BİR FIKRA:
DEVLET SIRRI..
İşsizdi, parasızdı, kalacak yeri, yiyecek ekmeği, iki satır muhabbet edebileceği bir arkadaşı da yoktu. 
Nerden geldiği bilinmez "Küçükistan Ceza Kanunu" diye bir kitap geçmişti eline bir gün onu okuyarak vakit geçiriyordu ki; "Ülke başbakanına hakaret etmenin cezası altı ay" kitabı ve gözlerini kapattı. 
"Hem bütün hırsımı ondan alırım, hem bütün gazeteler, televizyonlar benden söz eder meşhur olurum, hem de altı ay ekmek elden su gölden yiyecek, yatacak derdim olmadan çiçek gibi kışı geçiririm" diye düşündü. 
Ertesi gün mitinge gitti, Küçükistan Başbakanı konuşurken milletin arasından fırlayıp bütün gücüyle bağırmaya başladı. 
- İnbe başbakan, inbe başbakan! 
Güvenlik kuvvetleri hemen müdahale edip yaka paça götürdüler. 
Ertesi gün mahkemeye çıktı, şahitler dinlendi, savunması alındı. 
Hakim kararı açıkladı. 
- Sanığın suçu sabit görüldüğünden yirmi sene altı ay hapsine karar verilmiştir. 
Birden gözleri karardı ayakta sendeledi, sonra kendini toparladı, ve haykırdı: 
- İtiraz ediyorum hakim bey, Küçükistan Ceza Kanunu'nun şu maddesinin şu bendine göre başbakana hakaret sadece altı ay, bir yanlışlık var bu işte! 
Hakim acıyan gözlerle adama baktı ; 
- Haklısın oğlum, başbakana hakaret altı ay fakat devlet sırrını açığa vurmak yirmi sene. 

**
MUTLULUK REÇETESİ!
*İyice tanımadan hiç bir insana bağlanma..
*Diğer insanların da haklı olabileceğini düşün..
*Seni takmayanı sen hiç takma, konuşmayanla asla konuşma..
*Yalanını yakaladığın kişinin düzelebileceğini düşünme..
*İnsanlara doğru değer ver, hak etmeyenleri sil..
*Asla dönüp arkana bakma..
*Sır tutmasını bil...
*Kafanda bitirdikten sonra iki çift tatlı söz, 
     iki damla gözyaşı için asla yumuşama..
*Seni sevenlerle, kullananları iyi ayırt et..
*Seni dinleyip anlamaya niyeti olmayanlarla tartışma..
*Emrivaki oluşturulan dostlukları kabul etme..
*Eğer verdiğin sır o kişide kalmıyorsa ikinci bir sır şansı verme..
*Kendini öven insanlardan kaç..
*Karşısındakinin doğruyu söylediğini varsayma..
*Kendine saygını yitirmene neden olacak hiç bir şey yapma..



1249 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

VE ‘KARA PROPAGANDA’ FİLMİ YENİDEN VİZYONA MI GİRİYOR? - 15/05/2015
‘Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler’
VE DANANIN KUYRUĞUNUN KOPMASINA 41 GÜN KALDI! - 28/04/2015
GÜNÜN SÖZÜ: KULAKLARA KÜPE!
SARI ÖKÜZ’Ü VERMEK YA DA VERMEMEK! - 21/04/2015
7 Haziran Genel Seçimleri için geri sayım başladı.
NE O.. AT İZİ, İT İZİNE Mİ KARIŞIYOR? - 05/04/2015
Türkiye hala, geçen hafta başında meydana gelen iki olayın şokunu atlatmış değil.
TÜNELİN ÇIKIŞINDAKİ IŞIĞI GÖREBİLMEK! - 01/03/2015
ZAMAN su gibi geçip gidiyor..
‘İDAM CEZASI’ VE YANGINA KÖRÜKLE GİTMEK! - 19/02/2015
Mersin’de 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın vahşi cinayete kurban gitmesi, hepimizi derinden yaraladı.
KOMŞUDA PİŞER BİZE DE DÜŞER Mİ! - 04/02/2015
Yunanistan Radikal Sol Koalisyonu’nun (SYRIZA) seçim zaferi, başta Avrupa olmak üzere tüm dünya solunda yeni bir umut ve yeni bir heyecan yarattı.
HER YENİ YIL BERABERİNDE YENİ UMUTLAR GETİRİR (Mİ)? - 30/12/2014
HANİ ESKİ YILI UĞURLARKEN, yenisine dair beklentileri yazmak adettendir ya, biz de öyle yapmaya çalışacağız.
BİZDEN DUYMUŞ OLMAYIN.. 2015 YILI ÇOK ZOR GEÇECEKMİŞ! - 22/12/2014
Genellikle yeni yıla girerken, içimiz yepyeni bir umutla dolar ve geleceğe yönelik çok güzel düşler kurmaya çalışırız.
 Devamı