OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451932.5820
Euro34.798834.9382
Hava Durumu
Takvim
Saat
Nihat KARALAR
TÜNELİN ÇIKIŞINDAKİ IŞIĞI GÖREBİLMEK!
01/03/2015
ZAMAN su gibi geçip gidiyor.. 
 
Önünü tutmak, geri çevirmek ya da o günlere dönebilmek gibi bir seçeneğimiz de yok gibi..
 
Ama her zaman anılar denizine dalıp, yaşadıklarımızı bir film şeridi gibi gözlerimizin önünden 
 
geçirmek yani başka deyimle ‘nostaljik’ bir yolculuğa çıkmak gibi seçeneğimiz bulunuyor.
 
Bu yolculukta; çocukluğumuz ya da daha farklı yaşlardaki o hoş, güzel ve anlamlı  anılarımıza da 
 
dönebiliriz..
 
O günleri anılarda yaşamanın, fırsatını buldukça nostaljik bir gezinti yapmanın, hepimizin yaşamında 
 
bir anlamı ve güzelliği vardır.
 
O yolculuklar, hele de bin bir türlü sıkıntının içersinde bocaladığımız, bir umut ve çıkış noktası 
 
aradığımız anlarda, adeta bir kurtarıcımız oluverir.
 
***
 
Ama bir de o günleri fikren, siyaseten geri getirme, yaşamın her alanına dayatma uğraşları yok mu?
 
Tüm güzelliklerimiz, umudumuz, özgürce yaşama özlemlerimiz üzerine bir karabasan gibi çöküveren..
 
Aslında bu,  insanlık tarihinin milyonlarca yıldır devam eden yaşam kavgasının kaçınılmaz bir 
 
sonucudur.
 
Hoş, bu tür yönelişler tarihin geçmişinde hep olmuş/olacak ve olmaya da devam edecektir.
 
Bundan kaçış ya da kurtuluş yok mu?
 
Elbette var..
 
Ama öyle bekleyerek, kabullenerek, sineye çekerek değil; ona karşı inatla mücadele ederek 
 
mümkündür, bu.
 
***
 
İLKİNDE GEÇMİŞİ UNUTMAMAK!
 
Diğerinde geçmişin özlemini duyma/ topluma dayatma!
 
İkisi de birbirinden çok farklı şeylerdir.
 
Şöyle ki;
 
Birinde geçmişin deneyimlerinden yararlanıp, yaşanan çağı daha iyi kavrayabilmek, 
 
Diğerinde ise o günlerin özlemini duyarak, çağın ve tarihin işleyişini geriye döndürme 
 
çabaları/uğraşları yatar.
 
Bu nedenle geçmişi özlemek/ yaşamın her alanında egemen olmasını dayatmak,  zamanla insanlığı 
 
yaşadığı çağı inkâr etmeye götürür ki; asıl felakette odur.  
 
Ve insanlık tarihi de bunun örnekleriyle doludur..
 
***
 
Bizim gibi geri kalmaktan bir türlü kurtulamayan, hatta bu geri kalmışlıktan yararlanarak, 
 
geriye dönüş’ çabalarını dayatarak, toplumu baskı altına alma gayretlerine sık sık tanık 
 
oluyoruz.
 
Zaman zaman bu çabalar,  kısık sesle dile getiriliyor gibi olsa da,  son yıllarda giderek arttığı, kendi 
 
dışındaki farklı seslere bile tahammül edemez noktalara doğru gittiği de görülmektedir.
 
Görülmekle kalmayıp işin baskı yöntemleriyle dayatma/kabullendirme boyutuna ulaştığına da tanık 
 
olduğumuz bir evreden geçtik/geçiyoruz.
 
Bu baskı, bu dayatma, bu tahammülsüzlük nereye kadar gidebilir, ya da böyle devam edebilir 
 
mi?
 
Hoş, tarihin mantığı da, diyalektik kuralları da hiç mi hiç bunları doğrulamıyor.!
 
Yani şöyle geriye dönüp bakıldığında bile,  tarihin hiçbir evresinde, yine hiçbir baskıcı ya da /totaliter 
 
anlayışların ilelebet sürüp gittiği örneğini göremezsiniz.
 
Bu Gallilo’nun ‘Dünya Dönüyor’ söylemi kadar gerçek ve şok edicidir!
 
***
 
Neyse konuyu bir iki soruyla sürdürelim:
 
Bugün ülkemizde tarikatların, aşiretlerin, feodal anlayışların siyasetin derinliklerine ve hatta kılcal 
 
damarlarına kadar indiğini inkâr edebilir miyiz?
 
Bir yandan Avrupa ile her alanda içli-dışlı olmaya çalışan, bunu yaparken her yolu mubag sayan;  
 
diğer yandan da toplumdaki desteğini koruyabilmek pahasına geçmiş özlemcilerine prim vermeyi 
 
ihmal etmeyen, bunu yaşamlarının vazgeçilmezliği kabul eden/ ya da öyle görünen siyasilerimiz yok 
 
mu?
 
Hem de sürüsüne bereket!
 
***
 
Çağı yakalamak, çağın gerektirdiği normlara uygun davranabilmek gibi bir takiye yapanları mı 
 
dersiniz, 
 
Çağa ayak uydurmamak için direnen, çağa ve çağın gerektirdiği normlara karşı çıkan, bir tür geçmiş 
 
özlemi içersinde,  geçmişi dayatmaya çalışan zihniyetlerde olanları mı dersiniz, hangisini sayalım?
 
***
 
Ve geldiğimiz noktada;  kendilerine muhalif gördükleriyle sınırlı kalmayıp, tüm toplumu çıkardıkları 
 
baskı yasaları ile susturma, baskı altına alma, tam bir baskı rejimi kurma hesapları içinde olanların, 
 
tarihin tekerleğinin geriye doğru döndürülemeyeceği gerçeğini göremedikleri ortadadır.
 
***
 
“HER TOPLUM LAYIK OLDUĞU ŞEKİLDE YÖNETİLİR”
 
Şurası asla unutulmamalı!
 
O kara kaplı tarih kitaplarının sayfaları; tarihin tekerleğini geriye döndürme çabalarının, sonunda geri 
 
tepeceği, sonuçta da toplumların geleceğe dönük çabalarının galip geleceğinin örnekleriyle doludur..
 
Her ne kadar, şu an büyük bir çoğunluğumuz yaşananlara bakarak,  gelinen noktayı; ‘Her toplum 
 
layık olduğu şekilde yönetilir!’ diye açıklamaya çalışsak da, tarihin sayfalarında yazılanlar hiç de 
 
öyle demiyor.
 
Unutmayalım, tarihin sayfaları; ‘HER KARANLIĞIN BİR AYDINLIĞI’, ‘HER GECENİN BİR 
 
SABAHI VARDIR ’ gerçeğinin altının kalın çizgilerle çizildiği anekdotlarla doludur..
 
***
 
SÖZÜN ÖZÜ; 
 
Her karanlığın, bir aydınlık çıkışı; 
 
Her baskının da  er  yada geç yerini özgürlüklere bıraktığı evreler vardır.
 
Öyle olmasa; yakın coğrafyamızda onca totaliter-baskıcı yönetimler bugün halen ayakta olurlardı!
 
Salazar, Franco, Hitler, Mussolin, Pinochet, Saddam..vs. 
 
Ya da daha dün , iskambil kağıdı gibi devrilen şahlar, krallar, sultanlar..
 
HANİ NEREDELER(?)!
 
***
 
Evet bir kez daha yineleyelim; her toplumun layık olduğu şekilde yönetildiği bir gerçek!
 
Ama bir de, tarihin alt-üst edilemeyecek kadar güçlü gerçeği vardır:
 
Her karanlığın, mutlak bir de aydınlık çıkışının olduğu gibi..
 
***
 
İşte şu an önümüzde; ‘7 Haziran 2015’  gibi, anlamlı bir tarih.. 
 
Ve orada bir tünel, bir de çıkış noktası duruyor!
 
Bize düşen ise; o tüneldeki çıkış ışığını görebilmek ve ışığa doğru –emin adımlarla-yürümek 
 
düşüyor!
 
Ya  o tünelin karanlık dehlizlerinde, -bugüne kadar  olduğu gibi- yine korkarak, kabuğumuza 
 
çekilerek, beklemeyi kabulleneceğiz, ya da özlemle beklediğimiz aydınlığa o ışığı takip ederek 
 
sonunda ulaşacağız..
 
Sizce hangisi?
 
Seçim de, tercih de, karar da bizim!
 
7 Haziran 2015’de hep birlikte göreceğiz!


1322 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

VE ‘KARA PROPAGANDA’ FİLMİ YENİDEN VİZYONA MI GİRİYOR? - 15/05/2015
‘Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu Birinciliği beyaza verdiler’
VE DANANIN KUYRUĞUNUN KOPMASINA 41 GÜN KALDI! - 28/04/2015
GÜNÜN SÖZÜ: KULAKLARA KÜPE!
SARI ÖKÜZ’Ü VERMEK YA DA VERMEMEK! - 21/04/2015
7 Haziran Genel Seçimleri için geri sayım başladı.
NE O.. AT İZİ, İT İZİNE Mİ KARIŞIYOR? - 05/04/2015
Türkiye hala, geçen hafta başında meydana gelen iki olayın şokunu atlatmış değil.
‘İDAM CEZASI’ VE YANGINA KÖRÜKLE GİTMEK! - 19/02/2015
Mersin’de 20 yaşındaki Özgecan Aslan’ın vahşi cinayete kurban gitmesi, hepimizi derinden yaraladı.
KOMŞUDA PİŞER BİZE DE DÜŞER Mİ! - 04/02/2015
Yunanistan Radikal Sol Koalisyonu’nun (SYRIZA) seçim zaferi, başta Avrupa olmak üzere tüm dünya solunda yeni bir umut ve yeni bir heyecan yarattı.
HER YENİ YIL BERABERİNDE YENİ UMUTLAR GETİRİR (Mİ)? - 30/12/2014
HANİ ESKİ YILI UĞURLARKEN, yenisine dair beklentileri yazmak adettendir ya, biz de öyle yapmaya çalışacağız.
BİZDEN DUYMUŞ OLMAYIN.. 2015 YILI ÇOK ZOR GEÇECEKMİŞ! - 22/12/2014
Genellikle yeni yıla girerken, içimiz yepyeni bir umutla dolar ve geleceğe yönelik çok güzel düşler kurmaya çalışırız.
DODURGA İLÇESİ’NDE NELER OLUYOR? - 02/12/2014
MADEN OCAKLARI ve bu ocaklarda meydana gelen kazalar; bu ülkenin kanayan yaralarından birisidir.
 Devamı