OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mahir ODABAŞI
SİVİL SAVUNMA
14 MART TIP BAYRAMI
15/03/2015
Efendim sağlık deyince akan sular durur. Gücün ve mutluluğun sebebi sağlıktır. Günlük 
 
hayatın içerisinde selamdan, merhabadan, günaydından sonra gelecek ‘’nasılsınız?’’ sorusuna cevap 
 
olarak % 99 ‘’ çok şükür canımız sağ, yıkılmadık ayaktayız, hayat devam ediyor, sağlık sıhhatimiz 
 
yerinde, biraz sağlık problemlerimiz olsa da Allah beterinden korusun’’ türü karşılık veririz. Çünkü 
 
her canlı yaşamını rahat bir şekilde geçirebilmek için birinci derece de sağlığına muhtaçtır. Yani sağlık 
 
bir numara olup, onun akabinde gelecek olan mal mülk, makam mevki, aile hayatı, çocuklar vb o 
 
bir numaranın peşinden gelen sıfırlardır. Hayatın temelini oluşturan öndeki bir rakamını kaldırırsak 
 
peşindeki sıfırlar yok hükmündedir.
 
Peki tıp bayramı ülkemizde ilk kez ne zaman ve neden kutlanmaya başlamıştır? 14 Mart tarihi 
 
aslında ülkemizde modern tıp eğitiminin başlangıcıdır. En yenilikçi Osmanlı padişahlarından biri 
 
olan II. Mahmut döneminde, ilk cerrahhane olan Tıphane-i Amire ve Cerrahhane-i Amire’nin açıldığı 
 
tarih olan 14 Mart (1827) Türkiye’de modern tıp eğitiminin başlangıcı olarak kabul edilmektedir. 
 
Okulun kuruluş günü olan 14 Mart 1919 yılından beri de Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır. Ancak 
 
ilk kutlanmaya başlaması bir bayramdan ziyade tepki niteliğinde başlamıştır. Zira İstanbul’un 
 
itilaf devletleri tarafından işgal altında olduğu o dönemde 14 Mart 1919′da tıp öğrencileri ve tıp 
 
doktorlarının İstanbul’un işgalini protesto niteliği taşıyan hareketiyle, o günden itibaren her yılın 14 
 
Mart’ı Tıp Bayramı olarak kutlanmaktadır.
 
Her mesleğin kendine göre zorlukları vardır ama sağlık sektöründe hizmet sunan ve hizmet 
 
alanların sıkıntıları daha çoktur. Çünkü işin içerisinde can vardır. Canından, cananından hiç akılda 
 
yokken ayrılmak vardır. ‘’Öfke gelir göz karartır / Öfke gider yüz kızartır’’ hesabı özellikle kazalara 
 
müdahalelere giden 112 acil yardımlardan, hastanelerin acil servislerden hizmet alanlar ‘’panik 
 
halinde insanlar ayaklarıyla düşünür’’ misali sağlıklı düşünemezler. En ufak bir kelimeyi yanlış 
 
anlayıp agresif davranabilirler. Bunun üzücü sonuçlarını zaman zaman basında görüyoruz. Bu nedenle 
 
toplumun bilinçli olması lazımdır. 
 
Hizmetiçi seminerinde dersimize gelen, Doç Dr Hocamız Diyarbakır’da bir hastanenin acil 
 
servisinde görev yaparken başından geçen bir anısında, Hastanenin aciline kalp krizi geçiren bir hasta 
 
geldi. Ben hemen perdeyi çekip hastaya kalp masajı yapmaya başladım. Hastanın oğulları da perdenin 
 
kenarından beni görmüşler. Hasta biraz sonra hayatını kaybetti. Hastanın yakınları ‘’VALLA BU 
 
ADAM BABAMIZIN GÖĞSÜNE BASA BASA ÖLDÜRMÜŞTÜR’’ diyerek üzerime yürüdüler. 
 
Arkadaşlar ellerinden beni zor kurtardı.’’ Diye anlatmıştı.
 
Düzce depreminde bir baba kaymakamlığa gelir. ‘’Çocuğum enkazın altında yatıyor, ne 
 
olur çabuk çıkarın ‘’ der. Kaymakam bey: O anda hazır bulunan ekibi oraya yönlendirir. Adam 
 
cağız ‘’Allah razı olsun’’ der dışarı çıkar ama 3-4 dakika geçmez öfkeyle geri kaymakamın odasına 
 
dalar. Senin adamların çıkarmıyor diye şikâyet eder. Hâlbuki ekip hızla o enkaza gitmektedir ama 
 
olayın sıcaklığı ve baba şefkatiyle adam cağız sağlıklı düşünmemektedir. Daha doğrusu dalacak yer 
 
aramıştır.
 
‘’ Bugün bu hastanede hizmet erisin, yarın başka bir hastane de müşterisin’’ diye bir söz 
 
var. Bu bağlamda hepimiz hastanelere yolumuz düştüğünde, bir tahlil verip sonucunu öğreninceye 
 
kadar veya doktordan yorumunu alıncaya kadar ‘’acaba, acaba...’’ diye ister istemez stres yaşıyoruz. 
 
Rahatlatıcı bir yorum aldığımızda dünyalar bizim oluyor. Tersi durumlarda bir anda sendeliyoruz. 
 
Belki de bu aşama da sağlıklı iletişim kurmada zorlanıyoruz. Halk tabiri ile dalacak yer arıyoruz. 
 
Amaçları bize hizmet olanları kırıyoruz.
 
30 sene önce lise son sınıfta üniversite sınavına gireceğimiz zaman arkadaşlardan tanıdığı 
 
olanlar rapor almış ama ben alamamıştım. Hastaneye gittim doktorlar odasının yanında birazda 
 
üzüntülü şekilde bekliyorum. İçeriye girmeye cesaret edemiyorum. Bu durumumu hissetmiş olacak ki, 
 
içeriden bir Doktor: ‘’DELİKANLI GEL BAKALIM SEN KİMİ BEKLİYORSUN?’’ çağırdı. Bende 
 
bu çağırmadan güç alarak ‘’hocam sınava gireceğim, arkadaşlarım rapor aldı ama ben alamadım’’ 
 
deyince, al benden sana ‘’ on gün rapor, ama ders çalışmak şartıyla’’ deyince sevinmiş ve sonradan 
 
isminin İlhan GÜREL olduğunu öğrendiğim rahmetli doktor beye o günden beri saygı duymaktayım. 
 
Geçenlerde Hıdırlık Türbesinin hemen yanında mezarını görünce arkadaşlarla bir Fatiha okuduk.
 
İlk memuriyete başladığımda Osmancık’ta ameliyat olmuş ve rapor bitince görev yerim olan 
 
dağ köyüne gidersem ağrı sızı olursa sıkıntı çekerim diye Kargı İlçesinde sağlık ocağında görev yapan 
 
doktora tekrar rapor almak için gittiğimde, ‘’ ben size en fazla 20 gün rapor verebilirim. Sonuçta yine 
 
gitmek zorunda kalırsın onun için kaymakam beyin yanına git elindeki belgeleri göster, halini arz 
 
et. Belki geçici görevlendirme yapar’’ diye bana yol göstermişti. Bende doktor beyin dediği şekilde 
 
durumumu şimdiki İstanbul Valisi olan H. Avni Mutlu Beye arz edince beni ilçe de geçici olarak 
 
görevlendirmişti. Doktor beyin ismini bilmesem de o günden beri minnettarım.
 
 Geçen yıl Ankara’da İbni Sina Hastanesinde bir yakınım yatmıştı. Hasta yakını hastanın 
 
temizliğini yaparken zorlanır başlar ağlamaya. O arada doktorlar hastayı ziyarete gelir. ‘’Gerçek 
 
doktor her hasta ile yaşayıp ölendir’’ (S.zwig) misali hastanın eşinin ağladığını görüp teyze, ‘’ niye 
 
ağlıyorsun?’’ deyince ‘’doktor bey, bende hastayım, temizliğini yapacağım çeviremiyorum’’ der. 
 
Bunun üzerine doktorlardan biri teyze: ’’ sen kenara çekil bakalım deyip, hastanın kalan temizliğine 
 
yardımcı olur’’ bunun üzerine hasta refakatçisi ‘’ben eşi olarak zorlanırken, kocaman doktor elin 
 
hastasına yardım etti. İçi bulanmadı’’ diye kendinden utanır. 
 
‘’Her mesleğin zekâtı vardır, sağlık sektöründe çalışanlarının zekâtı da hastaya şefkattir’’ 
 
derler. Bu bağlamda ‘’Şefkat öyle bir dildir ki, sağırda işitebilir, körde okuyabilir’’ ( Twain) 
 
sırrıyla en alt kademeden en üst kademeye kadar sağlık sektörünün çeşitli alanlarında fedakarhane 
 
hizmet sunan şefkatli ellerin, TÜM SAĞLIK ÇALIŞANLARININ 14 MART TIP BAYRAMINI en 
 
kalbi dileklerimle tebrik eder, afetlerden uzak afiyetler dilerim. Şifalı eller olabilme temennisiyle, nice 
 
nice yıllara... ( yazar: 536 5681141)


1468 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

OSMANCIK KAYMAKAMI AYHAN AKPAY - 13/01/2024
Bazı insanlar vardır, bir merhaba dediğinizde, bir selam verdiğinizde tabiri halkla kanınız kaynar.
BAYRAMDA EVLATLA HASBİHAL - 23/04/2023
Evlat!
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-7 - 14/04/2023
Yangın söndürme cihazı:
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-3 - 11/04/2023
Aracınıza benzin, gaz alırken kontağı kapatınız.
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-2 - 07/04/2023
İnsanlara karşı daima saygılı olunuz.
MAHİRANE SÖYLEMLER - 06/04/2023
Evlat!
DEPREM OLURKEN UYUMAYA DEVAM EDEBİLMEK İÇİN - 06/04/2023
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı.
NEME LAZIM MI? - 30/03/2023
Efendim bir rivayettir ki, Kanuni Sultan Süleyman ülkenin durumunun çok iyi olduğu, hazinenin altınla dolu olduğu, insanların refah ve mutluluk içinde yaşadığı bir zamanda, bilgisine itibar ettiği, değer verdiği, tavsiyelerine uyduğu bir zata uzun bi
EMEKLİ OLMAK ZORMUDUR? - 27/03/2023
Emekli: Eski çalıştıklarına mukabil, çalışmadan ücret alma hakkına sahip olan kişilere verilen isimdir.
 Devamı