OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.439832.5698
Euro34.502534.6407
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mahir ODABAŞI
SİVİL SAVUNMA
3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ
02/12/2014
1992 yılında Birleşmiş Milletler aldığı bir kararla, 3 Aralık gününü ‘’Uluslararası Engelliler Günü ‘’ilan 
etti.
 
O günden beri 3 Aralık ‘’engelliler günü’’ olarak bilinmektedir. Türkiye’de nüfusun % 12.29’u yani 8,5 
 
milyon kişi engellidir. Erkeklerde bu oran % 11.10, kadınlarda ise 13.45’ dir.
 
Günlük hayatta özürlü, engelli, sakat kelimelerini sık sık duyarız. Bazen de kaba ve halk tabiriyle ‘LOM 
 
SÖZLÜ’ diye nitelendirilen insanlara şahit oluruz. Bu tür insanlar ağzından çıkardıkları sözün nereye gittiğini 
 
hesap etmez, daha doğrusu edemez diyelim. Yoksa bilinçli insan bu tür kelimeleri kullanırken iki kere 
 
düşünür. Özürlü, engelli bir şahıstan bahsederken; kör, topal, çolak vs. türü kelimeler telaffuz ederek veya 
 
engelli vatandaşın taklidini yaparak incitmeyi alışkanlık haline getiriler. Ben çocukken bir yakınım için böyle 
 
bir kelime duyunca ve taklidi yapılınca çok üzülmüştüm. Aradan 40 yıl geçmesine rağmen, o şahsiyeti her 
 
gördüğümde kullandığı kelimeyi ve yaptığı taklidini hatırlıyorum ve... ‘MEN DAKKA DUKKA’ tabiri ile şu 
 
mısralar ‘Bacağımla alay etme, pek topal diye / Bir sorsana o topallık nereden hediye?’(Kul Sadi) aklıma 
 
geliyor. Biliyoruz ki; incitici sözler ve alay zarfındaki taklitler dinimizce de men edilmiştir. 
 
 Özellikle son yıllarda engelli vatandaşlarımızın en az engelle hayatlarını idame ettirtebilmeleri için maddi 
 
– manevi takdire şayan çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Bu bağlamda emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. 
 
Tabi yapılanlar yeterli mi? Elbette yetersiz. Fakat tüm engellerin bir çırpıda bitirilmesi de düşünülemez ama o 
 
gayreti, hassasiyeti görmek bile engelli olan vatandaşlarımızı ve yakın çevresini rahatlatır. Belki de dualarını 
 
almaya vesile olur. Kim bilir, o dualar geri dönmez bir fiil kabul olurda, nice bela ve musibetleri bertaraf eder. 
 
 Yıllar önce ilçe de bir engelli vatandaş; belediyenin yaptığı çalışmalar nedeniyle evinden işe giderken 
 
çukura düşer. Ve işyerine gidince telefona sarılır. Belediye başkanına ‘Şuradaki çalışmayı biran önce bitirseniz, 
 
hiç olmazsa kazdığınız kanaldan karşıya geçmek için geniş tahtalar koysanız da azıcık rahat yürüyebilsek. 100 
 
metrelik yolda on defa düşüyorum.(Çalışmalarda engelli vatandaşların kaldığı bina önlerinin bilinmesi ve 
 
mümkünse farklı önlem veya gönlünün alınması faydalı olur kanaatindeyim) Ailenizde özürlü varsa, beni ancak 
 
o zaman anlarsın...’ Türü serzenişte bulunur. Peki, Reis Bey ne yapar? Hemen özürlü personelin amirini arar ve 
 
şikâyet eder. Akıbet MÜDÜR BEY, ÖZÜRLÜ PERSONELİNİ ÇAĞIRIR. ‘NİYE TELEFON EDİYORSUN?’ 
 
DİYE BİR FIRÇA DA O ATAR. Düşünüyorum da, nereden nereye doğru gelmişiz.
 
 Bir öğretmenimiz, ’Çocuklar yetkili olmasanız da; şimdiden kafa yorun, çevrede gördüğünüz aksaklıkları 
 
ve bir takım hayallerinizi, önerilerinizi günlüğünüze yazın, gün gelir farklısı yapılırda en azından sizde mutlu 
 
olursunuz’ derdi. Bende etkisizde olsam; birçok konuda karalamalar yapıyorum.15-20 sene önce; belediye 
 
başkanı olsam hastaneden saat kulesine, oradan diğer bölgelere doğru kaldırımlara tek hat profil demir çekerim. 
 
Görme özürlüler, yaşlılar onu takip eder, kendi başlarına çarşıya pazara gider gelirler diye hayal ederdim. 
 
Yıllar sonra belediyemizin özürlülere yönelik farklı bir parke taşıyla yol rehberi yaptığını görünce çok 
 
sevindim. Bu noktada önceden hayal ettiklerimizi, farklı kurumlarda, (okullarda, camilerde, kütüphanelerde vb.)
 
 Geçenlerde yolda yürürken, aynı istikamete giden görme engelli genç bir delikanlının koluna girdim. 
 
Yürürken biraz sohbet ettik. Çarşı pazarda karşılaştığı zorlukları sordum. ’Abi; bugün çarşıda yürürken 
 
bilmeden birine çarptım. Adam az gitsin beni dövecekti. 'Kör müsün' dedi, bende körüm deyince çekip 
 
gitti.’ Dedi. Bende peki sonradan özür diledi mi? diye sorunca, ‘Ne gezer...’ Diye cevap verdi.
 
 Netice olarak; ‘Hepimiz her an ENGELLİ OLMAYA ADAYIZ – ÖZÜRLÜLERİ ANLAMALIYIZ’ 
 
O halde, özellikle depremler, yangınlar, seller, ikaz- alarmlar için yapılan planlarda engelli vatandaşların özel 
 
olarak düşünülmesi lazım. (belki de vardır ama ben pek uygulamada görmedim) Mesela doğal afetlerde engelli 
 
tahliyesi, akabinde özürlüler için özel tasarlanmış çadır alanı, farklı güvenlik tedbirleri ve bu planlamaların 
 
tatbikatlarla kamuoyuna duyurulması olabilir. Maalesef başına gelmeyen pek düşünmüyor...
 
 Siz hiç gözlerinizi bağlayıp annenizi görmeyi denediniz mi?
 
Siz hiç kollarınızı bağlayıp birinin size yemek yedirmesini beklediniz mi?
 
Siz hiç engelli bir çocuğu kucağınıza alıp, apartmanın 4’ncü katına çıkarmaya çalıştınız mı?
 
Siz hiç apartmanda yangın çıkarsa fiziksel engellinin nasıl tahliye olacağını düşündünüz mü?
 
 ‘Ayakkabım yok derken, ayaksız bir adam gördüm’ sırrınca engelli ve ailelerinin Allah yar ve 
 
yardımcıları olsun. Engelliler – Engelsiz olsun... ( iletişim: 536 5681141)
 
 ÇOK AĞLADIM ANNE!
 
 Karşıdan karşıya geçecektim,
 
Üst geçidin dibine kadar geldim,
 
Yukarı çıkamayıp aşağıda kaldım,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Gözüm görmüyor, elim ermiyor,
 
Başına gelmeyenler derdimi bilmiyor,
 
Bu yüzden mi insanlar tedbir almıyor?
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Resmi daireden çağırmışlarda acele geldik,
 
Bina da asansör yokmuş merdivende kaldık,
 
Ancak babamın sırtında 3’ncü kata vardık
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Eve gelmek için dolmuş bekliyorum,
 
İki kişinin yardımıyla, zor biniyorum,
 
Düzenleme yapılamaz mı bilmiyorum,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Apartmanlara yangın merdiveni yapılıyor,
 
Burada özürlü de yaşar diye hesaba katılmıyor 
 
Uzman demiş: ‘yangında asansöre çıkılmıyor’,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Merak ettim de, bu cuma namaza camiye gittim,
 
Sorsana ana, yavrum yağmurda, yağışta ne ettin?
 
İçeriye giremedim, zoraki dışarıda eda ettim,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Cami avlusunda, biri elime para verdi,
 
Dilenci değilim desem de dinlemedi,
 
Niyeti iyiydi ama onurumu zedeledi,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Babam askerlik muayenesi için şubeye götürdü,
 
Dosyayı elime verdi, kendi bir kenarda oturdu,
 
Önümdeki arkadaş dedi bu askerliği şimdiden bitirdi,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
Çok sıkıldım da, kaldırımda yavaş yavaş yürüyordum,
 
Esnaf kapağı açık bırakmış, kendimi bodrumda buldum,
 
Yaralandım ama çok şükür ölümden kıl payı döndüm,
 
Kahırlandım da, çok ağladım anne!
 
ODABAŞI der yalanı yok, doğrudur sözüm,
 
Yazdıklarımı ya yaşadım, ya da bir bir gördüm,
 
Hepimiz engelli olmaya adayız, o halde acil çözüm
 
Kahırlanıp ta ağlamasınlar, özürlüde, özürsüzde BİZİM!
 
 (Mahir Odabaşı-2003 )


1842 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

OSMANCIK KAYMAKAMI AYHAN AKPAY - 13/01/2024
Bazı insanlar vardır, bir merhaba dediğinizde, bir selam verdiğinizde tabiri halkla kanınız kaynar.
BAYRAMDA EVLATLA HASBİHAL - 23/04/2023
Evlat!
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-7 - 14/04/2023
Yangın söndürme cihazı:
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-3 - 11/04/2023
Aracınıza benzin, gaz alırken kontağı kapatınız.
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-2 - 07/04/2023
İnsanlara karşı daima saygılı olunuz.
DEPREM OLURKEN UYUMAYA DEVAM EDEBİLMEK İÇİN - 06/04/2023
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı.
MAHİRANE SÖYLEMLER - 06/04/2023
Evlat!
NEME LAZIM MI? - 30/03/2023
Efendim bir rivayettir ki, Kanuni Sultan Süleyman ülkenin durumunun çok iyi olduğu, hazinenin altınla dolu olduğu, insanların refah ve mutluluk içinde yaşadığı bir zamanda, bilgisine itibar ettiği, değer verdiği, tavsiyelerine uyduğu bir zata uzun bi
EMEKLİ OLMAK ZORMUDUR? - 27/03/2023
Emekli: Eski çalıştıklarına mukabil, çalışmadan ücret alma hakkına sahip olan kişilere verilen isimdir.
 Devamı