OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.432432.5624
Euro34.631634.7704
Hava Durumu
Takvim
Saat
Mahir ODABAŞI
SİVİL SAVUNMA
EKMEK İSRAFI
25/04/2013

                                   Ekmeğin anlamı bizim kültürümüzde nimettir. Nimet ise, özel, değerli, saygı duyulan manasındadır. Bir ekmeğin sofralarımıza ulaşması kolay değildir. Birçok aşamalardan geçer. Şöyle ki, tarla sürülür, tohumluk buğday ekilir, gübresi atılır, olgunlaştığı zaman biçilir, patoza verilir, sapı samanı ayrılır, değirmene götürülür, orada belli aşamalardan geçtikten sonra un olarak fırına getirilir, burada yoğurularak fırına hamur olarak girer pişer ve tezgâhta mis gibi kokusuyla yerini alır. Bazen zamanın çocukları yatarken, biz anne-babalar fırından ekmeği alır sofralarımıza getiririz.
     
         Keşke anasınıfından itibaren o masum çocuklarımızı alıp; bir fırını, bir un fabrikasını gezdirebilsek ve ekmeğin sofralarımıza kadar gelen aşamalarını görsel olarak anlatabilsek. Küçük bir parça ekmeği İsraf ettiğimizde kimlerin yorulmasına sebep olabileceği mesajını verebilsek. Ümit ederim ki, o çocuk ömrü billah bunu unutmaz ve ekmeği israf etmez.

         Başta da ifade etmeye çalıştığım gibi ekmek değerlidir. Bu değerden olsa ki, yaşlılarımız ekmeği taşırken göbekten aşağıda taşımamaya özen gösterir. Hatta ekmeği poşette sallayarak götüren bir çocuk görseler, ‘yavrum ekmeği aşağıda tutma, o nimettir’ diye uyarırlar.  Ayakta ekmek yemek zorunda kaldığında nimet yere dökülmesin diye cep mendilinin üzerine koyup yemeye özen gösterirler. Sofrada yemek yerken masaya dökülen kırıntıları ısladıkları parmak ucuyla toplar ve ‘evladım nimetin bereketi buradadır’ derler.

        ‘’Dağ başına kış gelir, insan başına iş gelir’’ diye bir söz vardır. Bu bağlamda, zengin olsak bile ZAMAN ZAMAN SOFRALARIMIZDA BAYAT EKMEK BULUNDURMALIYIZ. Bulundurduğumuz bu bayat ekmekleri aile boyu tüketmeliyiz. Bu şekilde bir taraftan israfı önlerken, diğer taraftan olası depremlere, savaşlara karşı tatbikat yapmış oluruz. Yoksa el bebek gül bebek büyümüş, ömründe hiç bayat ekmek yememiş bir çocuk olası afetlerde, savaşlarda eline tutuşturulan üç günlük ekmeği görünce belki de halk tabiriyle burun kırıştıracak veya tüketirken zorlanacaktır. Örnek vermek gerekirse, herhangi bir yılan, akrep sokmasında panzehir olarak zehirlenmeyi önlesin diye Afrika da yeni doğan çocuklara zehir enjekte ederler.
     
         Ne gariptir ki, bugün dünyanın bir tarafında insanlar açlıktan, diğer tarafında obeziteden ölüyorlar. Veya tıka basa yiyip sonrada zayıflamak için diyetisyenlere koşuyoruz yahut ta kendimize göre formül arıyoruz. Bu bağlamda Rahim Er’in 23.4.2013 tarihli makalesinden şu mini alıntıyı paylaşmak istiyorum. ’’Eskiden esnaf da memur da evinden sefer tasıyla yemek götürürdü. Sonra sosyal devlet olunca iş yerlerinin öğün verme mecburiyeti geldi. Devrimizde az insan, sefer tası alışkanlığını korumakta. Sefer tasını yıllar sonra yeniden Amerika’da gördük. Orası sosyal devlet değil, yemek, servis, tazminat gibi mecburiyetler yok. İnsanlar, öğleleri ya cadde kenarındaki büfe-arabalardan bir şeyler alıp parklara açılıyorlar veya sefer taslarını açıyorlar. ABD göçmenler ülkesi. Herkes örfü ve âdetiyle gelmekte. “Obez”lik -hiç ihtimal verilmezdi ama- Türkiye’yi de tehdit etmekte. Yurdumuzda da bir hayli şişman insan gördük. Tedbir alınmazsa alıp başını gidebilir.  Hâlbuki peygamberimiz ‘’ Acıkmadan oturma, doymadan kalk. ’diye o günlerden günümüze ışık tutuyor.’’
    
         Bugün İstanbul’da günlük çöpe atılan ekmek, Hollanda gibi bir ülkeyi doyurabilecek şekilde. Diğer taraftan Somali gibi birçok Afrika ülkesinde açlıkla mücadele ederken Türkiye'de her gün ortalama 10 milyon 80 bin ekmek çöpe atılıyor. Çöpe atılan ekmeklerin maddi tutarı ise 7 milyon 56 bin lirayı aşıyor. Keşke fert olarak bir düşünebilsek, bu parayla ne okullar, hastaneler, otoyollar yapılır. Diğer taraftan tabakta bırakılan bir adet pirinç tanesi, Ankara’yı bir öğün besleyebilecek şekilde olduğunu ince hesap yaptığımızda görüyoruz. Bir tarafta maddi bağlamda neler kaybettiğimizi hesap ederken, o bir tarafta Afrika çöllerindeki bir deri bir kemik kalmış insanları ekranlarda görünce manevi bağlamda ne kadar sorumlu olacağımızı bilemiyor ve Yarab, bizleri açlıkla imtihan etme diyoruz.

         Yemekhanelerde, lüks otellerde veya bireysel olarak evlerimizde çöpe giden ekmeklerin hesabı verilemeyecek kadar çok. Ne zaman lokanta da yemek yesem, matematik öğretmenim Arslan GÜRSOY Beyi hatırlıyorum. Ortaokul yıllarında :’Çocuklar, siz siz olun lokantaya girdiğinizde ekmeği bölüp bırakmayın. Ya böldüğünüzü bitirin ya da hiç bölmeyin. Çünkü sizin yarımınızı kimse yemez ve çöpe gider.’’ diye sıkı sıkı tembih ederdi.

          Balkonda kahvaltı yaparken sofra da rutin zeytin, peynir, reçelle beraber dünden kalma bayat ekmeği gören çocuklarımız ‘’ANNE, YİNE Mİ BAYAT EKMEK?’’ diye söylenirken, diğer taraftan aşağıda çöp bidonlarını karıştıranları görebiliyoruz. Hemen durumdan istifade ‘’ Bak evladım, bizim çöp kenarına bıraktığımız bayat ekmekleri toplamaya çalışan ve şu sofradaki nimetleri bulamayan insanlar var. O halde bayatta olsa bu nimetin kıymetini bilmeliyiz’’ diye mesaj verebiliriz.

         Gündemde olan ekmek israfıyla beraber genel de; su, elektrik, doğalgaz, benzin, kâğıt, orman, ev eşyamız, sağlığımız, gençliğimiz vs. konularında üzerinde sayfalarca yazı yazılabilecek şekilde maalesef israfımız var. En basiti; mesela misafir gelince holün ışığı sürekli yanar. Niye? Efendim söndürüldüğü zaman ayıp olurmuş(!).Maalesef bazen cimrilikle, israfı karıştırıyoruz.

        Özetin Özeti: ‘’Kendine lüzumlu olmayan şeyleri satın alırsan, çok geçmeden muhtaç olduğun lüzumlu şeyleri satarsın’’ (B.  Franklin)
*
        POŞETİ SIKI BAĞLAMA

hanım kızım;
çöpe atacağın poşetlere dikkat et,
aman ağızlarını pek sıkı bağlama
çünkü onu da açmaya çalışanlar var
sen  ekmeği BAYAT diye çöpe atarken
senden sonraki alıp, çorbasına katar
öyle farklı bir dünya ki, bu dünya,
zengini var, fakiri var, miskini var,
kibirlisi var, mütevazısı var
sağlamı var, sakatı var,
hırlısı var… hırsızı var
vesselam; var.. var.. var
ama ortak bir nokta daha var,
o da her asır halden anlayacak arar
aranan bulunursa bazı belaları savar
                                                            (Mahir Odabaşı)


 



1989 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

OSMANCIK KAYMAKAMI AYHAN AKPAY - 13/01/2024
Bazı insanlar vardır, bir merhaba dediğinizde, bir selam verdiğinizde tabiri halkla kanınız kaynar.
BAYRAMDA EVLATLA HASBİHAL - 23/04/2023
Evlat!
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-7 - 14/04/2023
Yangın söndürme cihazı:
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-3 - 11/04/2023
Aracınıza benzin, gaz alırken kontağı kapatınız.
19 PLAKAYA 19 TAVSİYE-2 - 07/04/2023
İnsanlara karşı daima saygılı olunuz.
MAHİRANE SÖYLEMLER - 06/04/2023
Evlat!
DEPREM OLURKEN UYUMAYA DEVAM EDEBİLMEK İÇİN - 06/04/2023
Yıllar önce bir çiftçi, fırtınası bol olan bir tepede bir çiftlik satın almıştı.
NEME LAZIM MI? - 30/03/2023
Efendim bir rivayettir ki, Kanuni Sultan Süleyman ülkenin durumunun çok iyi olduğu, hazinenin altınla dolu olduğu, insanların refah ve mutluluk içinde yaşadığı bir zamanda, bilgisine itibar ettiği, değer verdiği, tavsiyelerine uyduğu bir zata uzun bi
EMEKLİ OLMAK ZORMUDUR? - 27/03/2023
Emekli: Eski çalıştıklarına mukabil, çalışmadan ücret alma hakkına sahip olan kişilere verilen isimdir.
 Devamı