12/02/2013
Özellikle birkaç yıldır üstüne basa basa ekonomimizin ne kadar büyüdüğü, refah seviyesinin arttığı, Avrupa’da önemli oranda gelişme gösterdiğimiz konusunda basında bir yığın haberle karşılaşıyoruz. Bir zamanlar üç kuruşa muhtaç Türkiye artık dışarıya borç para bile vermeye başladı. Ekonomimiz o denli büyüdü ki kredi değerlendirme kurumları birden kredi notlarımızı üst seviyelere çıkarttı. Halkımız zenginleşti, araba modelleri yükseldi; kısacası refah düzeyi arttı.
Peki ya nasıl oldu da bu denli zenginleştik?
Değerli okurlar şöyle izah edeyim:Diyelim ki, her hangi birkaç yere normal meblağlarda bir takım borçlarınız var. Borçlarınız var ama bunun yanında arabanız var, eviniz var hatta iki tane de araziniz var. Siz bu borçları ufak ufak ödüyorsunuz. Neyse borçlarınızı yavaş yavaş öderken birden aklınıza borçlarınızı tamamen kapatabileceğiniz fikri geliyor. Bu fikirle birlikte arabanızı satıyorsunuz. Yetmiyor. Arazilerinizi satıyorsunuz. Yine yetmiyor. En son evinizi de satıp kiraya çıkıyorsunuz. Malınız mülkünüz elinizden gidiyor ama mutlusunuz çünkü borçlarınız kapanmış durumda. Hatta, cebinize de bir sürü artı para kalmış. Fark ediyorsunuz ki bir anda ekonominiz düzelmiş, eviniz, arabanız, arazileriniz yok ama cebinizde paranız var...
İşte değerli okurlarım maalesef şuan ki Türkiye’nin hali de bundan ibarettir. Evet ekonomimiz çok güzel, borçlarımız kapandı, halkın refah seviyesi arttı... Ama elimizde ne kaldı? Eldekini satarak zengin olmak sizce ne kadar zenginliktir?
Maalesef halkın yanlış anladığı mesele de burada başlıyor. Kimse sormuyor ki elimizde ne kaldı, ama herkes “Ekonomimiz çok iyi çok” demeyi iyi biliyor. Elindekini satarak krizin onu teğet geçtiğini sananlar acaba ne kadar haklı? Öyle bir tehlikeyle karşı karşıyayız ki maalesef pek az kimse bunun farkında. Öyle ki, halkımızın neredeyse yüzde ellilik bir kısmı buna çoktan inandırılmış...
ÖZELLEŞTİRME DE SON NOKTA...
İşyerlerindeki taşeronlaştırmaya karşı tepkilerini ortaya koyan ilçemiz Karayolları 71. Şube Şefliği çalışanları, geçtiğimiz hafta seslerini bir nebze duyurabilmek adına ufak çaplı bir protesto gösterisi ve basın açıklaması yaptı. Maalesef gerek yerel gerekse ulusal basında yeteri kadar yer bulmayan bu eylemi bugün köşemde sizlerle paylaşmak istedim. Nedir bu Karayolları sıkıntısı?
2013 yılından itibaren devletimizin aldığı bir kararla düzenli bir şekilde bölge bölge taşeron firmalara satışı kararlaştırılan T.C Karayolları kurumunun, 7. Bölge Osmancık 71. Şube Şefliği de bu kararla sene başında satıldı. Peki ama bu satışları haklı gösterecek sebepler neler?
Yaklaşık 10 Bin kadrolu işçiyi kızağa çekip 11555 iş aracı çürümeye terk etme pahasına Karayolları Genel Müdürlüğünün ülke düzeyinde tüm işleri anahtar teslimi ihale edilmeye başlandı. Binlerce geçici işçi ortada bırakılarak, 10 Bin kadrolu işçi kenarda bekletilerek, 6 Bin idari personel pasif hale getirilerek Türkiye Yol-İş Sendikası kurum bünyesinde çalışan yaklaşık 35 Bin emekçinin hakkı ve hukuku ne oldu da birden satılmak istenmeye başlandı? Canını dişine takarak, aşılamayan dağları aşan, geçilemeyen vadileri viyadüklerle, köprülerle geçen, aylar süren kar yağışlarının kapattığı ve geçilmez kıldığı yolları açan, canlar kurtaran Karayolları ekibinin bu şekilde pasifize edilerek bir kenara atılmak istenmesinin altında maalesef ki sözde daha iyi bir ekonomi ortaya çıkarmak adına, özelleştirme gerçeği yatmaktadır.
Karayolları çalışanlarına bu haklı mücadelelerinde kolaylıklar diliyorum... Ben de bir Karayolcu çocuğu olarak bu mücadeleye bir nebze de olsa katkı sağlayabilmişsem ne mutlu bana. Elbette ki bu Karayolları Müdürlüğü konusunda son yazım olmayacak. Farkındalık yaratabilsem yeter...
* Karayolları 71. Şube Şefliği Osmancık'ın, geçen hafta yaptığı bildiriden alınmıştır.
furkanoksuz19@hotmail.com