OSMANCIK GÜNDEM
İnteraktif Haber Gazetesi

Duyurular
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.451532.5815
Euro34.684134.8231
Hava Durumu
Takvim
Saat

Gücü kontrol edersek dünyayı kontrol ederiz

Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şubesinin Film Okuma Programının yöneticisi Osmancık İlçe Milli Eğitim Müdürü Mahmut Tökel oldu. Tökel, Kar Küreyici filmini yorumladı.

Gücü kontrol edersek dünyayı kontrol ederiz
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Osmancık Şubesinin Film Okuma Programının yöneticisi Osmancık İlçe Milli Eğitim Müdürü Mahmut Tökel oldu. Tökel, Kar Küreyici filmini yorumladı.

Bu film kurgusu açısından çok sağlam temlerle bağlanmış. Lakin sinema görseli ve tekniği açısından çok basite indirgenmiştir. Bilgisayar tekniğiyle sahneler oluşturulmuş. Bu tür filmlerin genel maksatları muhteva aktarımıdır. Eski Yunan kültüründe iki parçaya bölünmüş bir objenin her bir parçasına ‘´seymbolon´´ denirdi. Bir aslı onaylama ve tanımlama olarak düşünülür diye film okumasına başlayan Mahmut Tökel, ‘Bu filmde tren dünyanın ve devletin sembolü olarak algılanmalı. Film bunu şöyle ifade eder; ‘Lokomotifi kontrol edersek dünyayı kontrol ederiz. Gücün imgesi de lokomotif. İnsan kendisi dahi bir semboldür. Bedensel olarak tabiatın bir parçası ve ruhun üflenmesiyle Tanrı´nın halifesi olarak temsil eder. Siyaset tarihi, yönetim ve gücün meşruluğunun kurgusuyla başlar. Filmimiz bu derin konuyu işlemiştir.´ diye konuştu.

Modern devletin fikir babaları Locke, Carl Schmitt, Kant, Machiavelli´den Rousseu´ya kadar bu gücün ve yönetimin mimarlarıdır. Modern siyaset teorisyenlerinin fikirleri şimdi yaşadığımız dünyanın oluşumuna katkı sağlamıştır diyerek konuşmasına devam eden Mahmut Tökel, ‘Trenin mucidi olarak tanımlanan Wilford mülkiyet hakkı üzerinden egemenlik sorunun tartışmaya açmıştır. Hükmetme hakkını John Lock´e dayandırılarak kendisini aklarken, insanları yönetme ya da kargaşayı önleme becerisini de Machiavelli´den almıştır. Mülk sahibi olmak Schmitt´e göre siyasal egemenliğin, kamu hukukun ,özel hukukun, mülkiyetin ve düzenin başlıca ön koşuldur. Sınırları olmaksızın mülk sahibi olunamaz. Buradaki sınır kavramı; bir tarla,ev,arazi,şehir,bölge,veya devlet gibi genişletmek mümkündür.Trenin vagonları bunun birer sembolüdür.Evveliyatında bir yeri çevreleyen zihniyet egemenlik hakkını da elinde tutmakta. Bu tahsis edilmiş sınırlar bir egemen gücün kontrolü. Bu filmde öyle kurgulanmış; ´Herkes kendi yerinde tahsis edilmiş bölümde´´ diye ifade edilir. Gönye ve cetvelle çizilmiş bazı devletlerin sınırları kim bilir ne kadar değişime uğrayacak? Sınırın öteki tarafı her zaman tehlikelidir. Bunu filmde vagonlardan geçişlerde bir Çinli kızın ifadelerinde buluruz. Bu geçişler uygarlığın bittiği uygar olmanın vahşiliye cevaz verilen, şiddetin serbestçe ve meşru sayıldığı yerlerdir oralar. Bu durum vagonların kuyruk kısmı olarak tanımlanan yerden başlayıp vagonlu sınıfta bir öğretmen karakteriyle şiddet gösterilmiş. Daha sonraki vagonda bu şiddet maskeliler tarafından vahşete dönüştürülür. Dışarının içeri girmekle saklı tutulan hukuksuzluğa cevaz vermek batının genlerde her dem mevcuttur. Bunu batı siyasi politikasında sıkı yönetimle, A.B.D´nin ulusal güvenlikle cevaz vermiştir. Filmde egemen gücün temsilcisine ayakkabı fırlatılır. Daha sonra şapkayla özleştirilir ve şöyle ifade edilir´ ´Yolcular bu bir ayakkabı değil 42 numaralı kargaşa´ ´Şapka takanlar vagonların önünde ayakkabı giyenlerse en sonunda olması gerekliliği ifade edilir. Şapka;Locke´nin ‘´imtiyazlı güç´´ dediği şeyi temsil eder. Bu yöneticinin hukuku fesih etme veya askıya almanın kapısını aralamaktır.” diye belirtti.
Curtis karakteri bulunduğu topluluk vagonların kuyruk kısmıdır.Ve trenin azınlığını oluşturur.Bütün kitle hareketlerini başlangıç aşamalarında aileye karşı düşmanca davranışlar aile birliğini parçalamak bu hareketi hızlandırır diye devam eden Mahmut Tökel, ‘Filmde küçük iki çocuğun zorla alınması ve bir yaşlı çiftin birbirlerinde ayrılmasının sebebi sonunda anlaşılacaktır ki kitlenin isyan edilmesi istenmiştir. Bilinmeyen bir sebeple Curtis´e vagonların ön kısımdan sürekli mesaj gelmekte. Bu da filmin sonunda anlaşılacaktır. Bu yaşanan olaylar Curtis için kitleyi hareket geçirmenin koşullarını hazırlamak .Bu insanların, hayatlarına anlam ve amaç katmak. Buna merdiven dayayarak insanlık onurlarını yükselteceklerdir. Kitle hareketlerinin temel dinamikleri tarih boyunca en yoksullarla en zenginler arasında olmuştur. Başka bir ifadeyle ezenlerle ezilenler arasında. Bu iki uç filmde yaşlı adam (Gıllıam) ile Wılford olarak kendisini gösterir. İsyanların temel gücü şimdiyi eleştirmekle başlar. Geçmiş ve gelecek bu isyanın kuluçkasıdır. Filmde Cortis´in annesinin yüzünün hatırlanması, biftek kokusu, geçmişi anımsatan resim çizimi, geçmiş devrimlerin konuşulması, batan güneşin daha görülmeyişi ve geleceğin temsili çocukların alınması kitle hareketi hızlandırır. Şimdi liderin arkasında mobilize kitle de hazırdır. Bir orta tabakadan değişim talebi kolayca gelmez. Filmdeki isyancılara karşı mukavemet göstermezler ve seyirci kalırlar.´ dedi.
Wilford´un treninde yaşanalar modern zamanlar tarihi açısından henüz emekleme dönemi. Tarihin akışı içinde akla ve hayale gelemeyecek olaylara gebe oluşu aşikar.´´Sınırı aşmak´ ´tarihsel çok anlamlılığıyla birlikte edepsizlik olarak tanımlanır diye konuşmasına devam eden Mahmut Tökel, ‘Cortis lokomotifte şöyle ifadeye maruz kalır´ ´Masada görgüsüzlük etme´ ´Sınırları aşan Cortis egemenlikle karşı karşıyadır. Büyük tekliflere rağmen egemenlik Cortis´i ikna edememiştir. Kendisini tehlike altında hissetmiştir. Aslında bu önceden sınırları belirleyen zihniyetin egemenliğini koruma mücadelesi. Orta doğudaki devletlerin sınırlarını belirleyen batı artık kendi ülkesinde duvarlar kurmakta. Bir paradoks olarak mülk sahipleri edepsiz demokrasi havarileri ise sınırları aştıkça terbiyeli ve kültürlü olarak varsayılmakta. Diye film okumasını bitirdi.

  Osmancık

881 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın